ÖMRÜMCE HÜZÜN YAZDIM
Kısa bir aradan sonra hüzün bastı yine
yıldızlardan süzülen sarı ışığın altında yandım.
Hüzne uzayan yaşamı yazdım kır saçlara
sundum insan yutan sırtı lacivert dalgalara.
Parlayan rüzgarlara emanet binbir geceler
masum makaleler el heykelli ada sularına.
Dünya kuruldu kurulalı tatlı hüzün
ömrümce hüzün yazdım Debreli hüzün.
Bu denli uzağıma düşmezdi yazı aşkı
bir kez daha kendiliğinden düştü ocağıma...
Güzün garezine boğulmak vardı şimdi
gözün gördüğü bir şeyler eksikse kasar hüzün.
Gerisin geri dönecek ilelebet sevecek
zaman kalmadı huzur kalmadı iki gözüm...
Hazan mevsimi aralığı
deli divane derviş kendinden geçmiş.
Alemin düz mantığı köle pazarı
ilgi bekleyen dolgun cariye cazibesi tutuk.
Antik kent devri çoktan geçmiş
soramayınca hakkınca ezberden duygular.
Kulağımda o meşhur soru elimde kırmızı kalem
huzura çıkan iki koca dünya hüzün vurdu her akşam her sabah yine...
Masmavi parçalı bulutlar harfleri döker
kara toprak inci bezeli yazıları toplar.
Derdo şirin şirincede kendine ağlar
El heykelli adam denize karşı hüznü yazar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.