10 ARALIK, YAMAN ÇELİŞKİLER DÜNYASI...
İnsanlık tarihi boyunca sürdürülmüş ve hala sürdürülen hak ve özgürlük mücadelesi en doğru mücadeledir. Küçük veya büyük tüm kazanımları ise insanlık için en önemli en değerli kazanımlardır. Ancak egemen sermaye yakın geçmişte bölgesel savaşları kızıştıran, geleneksel değerleri yozlaştıran, temel insan haklarını kırpan kurgu sistemlerle despotizmi dünyanın bugününe taşıdı. Hatta geleceğine taşıyor. Tekleyen mevcut sistemleri tarife hiç gerek yok, her şey ayan beyan. Amansız kapışmalar, demokratik kesintiler, ihanetçi kalkışmalar, yerel ve genel siyasette sık aralıklı ayrışan birleşen yollar, sonrasında egemen güçlerle kesişen koordinatlar. Ve büyük sermayenin gölgesinde insan kıyımına dönüşen organizasyonlar. On yıllardır aynı resmi durum aynı resim. Yani yakın geçmiş insan haklarını öğüten değirmen gibi. Tatlı su siyasetçilerinin doluştuğu Dünya yaman çelişkiler yumağı. Birleşmiş milletler cemiyeti bağımlısı bir ülke aleni yaman çelişkiler dünyası...
Yıllardır yerden göğe kontrolsüz güç yağması. Mutasyona uğramış kadro yığılması. Bu yoğunlaşma topluma sirayet ettikçe, hak ve özgürlüklerin gerekçesiz işgali. Devletin olmazsa olmaz değerlerini, temel insan haklarını hiçe sayan istilacı atmosfer. Karşılığı sorgulamasız teslimiyet. İnsafsız biat dayatması. Paralelinde siyaseten planlanan piramitsel hiyerarşi. Sonuç yaman çelişkiler dünyasına kapılma, malum mevcuda gönüllü hizmet...
Hızını alamayanların sistemin kılcal hücrelerine dek sızıntısı, tıkanmanın farkına varılmasıyla anında kabuk değiştirme, bukalemunvari buharlaşmalar. Şaşırtıcı olan aklını birilerine teslim etmişlerin, farklı dolgu ve donatılarla hakimiyetini hala sürdürmesi. Gizli saklı geleceğe aktarılan hak, hukuk, adalet gaspıyla biçimlendirilen hastalıklı organizma teşekkülü. İnsan haklarının aslı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmak. Ancak gittikçe, ırk renk, dil din, ulusal dünyasal, yerel genel, cinsiyet tabiiyet, ide mide, soy köken, zengin yoksul farkı olmaksızın kanunlar önünde eşitlik tırpanlanıyor…
Tarih perdesi önünde başı başka yerde, ardı bin bir yerde olan siyasi dayatmalarla zihni zorlayan, liyakatsiz yükselişlerle mevcut zihniyeti de batıran bir aymazlığa pik yaptırılıyor. İnsan haklarını hiç eden genel yapı, güdük yapılanma ve sağlıksız duruş, gerilemenin veya çöküşün öncülü. O yüzden bozuk sistem ardılları yakın tarihten itibaren çözüm garantisiz, uçuk yön ve yöntem haritalarıyla netleştirilen emsali görülmemiş kurgunun devamı peşinde…
İnsan hakları dünyasını tersine çeviren asıl mevzu, garip bağlantılarla ağır kusurları örtmek. Dikkatlerden kaçan itiraflarla, insan haklarının geleceğini gizli mesajlara hapsetmek. Kısır kamuoyu örgüsünü, yapay övgü ve suni sevgi sarmalında güncellemek. Yani temel insani değerleri yok eden modeli kanıksamak, insan haklarını sistematik bir eşgüdümle tırpanlamak modası. Oysa İnsan hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan, ‘herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır. Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır. Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.’ ilkelerine bağlı kalmak insanlığın boynunun borcudur.
Despotik eğilim yaman çelişkiler dünyasını kuşatınca, insanlık tarihini yeniden yazma gereği kendiliğinden türemiştir. Doğana karşıtlık dozu artırıldıkça, 10 Aralık insanlığa nefes aldıran bir gün olmuştur. Günün güncenin özü ise, ‘Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.’ gerçeğidir. Ancak dünyayı komple kuşatan gerici komplo düzeneği, ne kadar düzgün işleyen mekanizma varsa yıllar içinde bir bir bozdu. Yaktı yıktı gücü tekeline geçirdi. Kaypak beceriyle fırsat kollayan yandaşları ise bozukluğu tepe noktasına vardırdı…
Varlık darlık planlayıcısı iktidar havalisi ve takındıkları ısrarcı hava, neticede yakın geleceği yaman çelişkilerle bocalatarak işi çığırından daha da çıkaracak. O nedenle insanlık tarihini gerisingeri işletme heveslilerine karşı hak ve özgürlük mücadelesi sürdürülmelidir. Haklı ve en doğru mücadele insanlık onurunu çiğnetmeme mücadelesidir. Evrensel kazanımlar için kutlu direniş yaman çelişkiler dünyasında mutlaka yaygınlaşmalıdır.
Aksi halde ileri demokrasi safsatasıyla pek yakında, insan hakları mücadelesine bir kulp takılır ve 10 Aralık kutlanması bile suç kapsamında değerlendirilir. Olmaz, olmaz olmaz demekle olur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.