İKİNCİ
YÜZYIL SİYASETİ TAM YOL İLERİ…
Yüzyıllık
emaneti hiçe sayarak, başı sonu belli hikâyelere kandı bu millet. Din destekli,
arabesk güdümlü siyaset, ikinci yüzyılın hemen başında yine arabilere tosladı.
Vasat zihniyet vahasız çöllerde vahabilere rastladı. Ve bir sene daha hayratı
alem, hoyratça uğurlandı. Bu çalkantılarla yeni yılda Türkiye nasıl kurulur
veya kurulamaz, açıkça bir kez daha görüldü. Koca memleketin silueti nasıl
bozulur, sinir sistemi ile nasıl oynanır, yılın hemen başında hanelerden içeri
düştü. Yeni yıl saydırımları savuranlar, adanmışlık ağındaki adamcıklar ve dört
ayaklı adamsılar, ağır safari kisvesindeki saflar, köşe başlarını nasıl
tutmuşlar cümle âlem gördü. İkinci yüzyıl siyaseti nasıl olacak bir güzel
görüldü…
Kendi
memleketinde, memleketin tam kalbinde mülteci durumuna düşen ahali suskunluğu
yaşarken, çenesi açılan hali vakti yerindeliğin dışa vurumu resmen arap
seviciliği. Ataya ve vatana düşmanlık yılın son günleri araplar ve sevicileri sayesinde
nasıl hortlatıldı görüldü. Hemen peşine Galata bankerlerinin kitlesel temaşa
oyunu. İkisi de yurtsever gönüllere taksim taksim işlendi. Tüm arap sevicilere
inat bedevi karşıtlığı yeni yılda artacak izlenimi ilk günden hissedildi. Karşıtlığın
sağdan soldan olması hiç fark etmez. Özellikle suud karşıtlığı, günü kurtarmak
adına ırkçılık bazında değerlendirilse de hiç de öyle olmadığı, olmayacağı açık
seçik belli. Tarifsiz keşifler mucidi olmak yetmez bu kutlu davayı anlamaya. Arabın
bin yıldır yaptığı ortada. Her şey bir yana daha dün çöller muhitinde misafirperverlikten
uzak tavır her şeyin tuzu biberi. Zaten öznesinden fiiline, fitne bir durum. Mastar
ekleri kifayetsiz. Asıl gaye yeni yıla girilirken zamlar ve gamları kafiyeli
unutturmak…
Elbette
suçsuz günahsız diyenler çıkar elin arabı için. Bir maç eğlencesi tertibi hepi
topu. Irkçı perspektiften bakmamak lazım denebilir tamam da ya çöl bedevileri. Onlar
masum mu? Bu tarihi çıldırışı makul görmek nereye dek uzanır, bir düşünülsün
bakalım. Bakalım kameraların gözünden kaçan, objektifin içine hapsedilen neler
var. Meydanlar bizim havasında, burnu kalkan mültecilik sosyosiyasal yelpazeye bakalım
neler sunacak daha. Öyle sırça odalardan, sırlı beyaz camlar vasıtasıyla ahkâm
kesmeler kolay. Sayenizde daha neler görecek bu memleket. Neler…
Şimdi bu emperyal
hevesler yüzünden geniş halk yığınlarına futbol üzerinden tipik arap milliyetçiliği
dayatması yarınları nasıl etkileyecek. Pek yakında yerel seçim var. Sinsi oyun da bozuldu, o yüzden varsa yoksa bu
dokunaklı meseleyi, çıkar odaklı olduğunu hatırlatarak geçiştirmek. Bu da başka
bir konu, haliyle en büyük dert. Üç kuruşa tel maşa temaşa. Elbette 1919'dan
bugüne geçen yüzyılda bu toprakları yeniden Vatan eylemişlere içten dıştan hiç
kimsenin bir diyeceği olamaz. Dedirtmeyecek bir nesil ayakta. Ancak ikinci
yüzyılda eski Türkiye mumla aranırken, her fırsatta faşizanlaşan, kafaları
karıştıran, sorunlar yumağını büyütenlere de artık destur demek gerekir. Onlar yüzünden
koca memleket ortadan ikiye çatlamış, elin arabı yüzünden milli rezalete
bulaşmış ve yol ayrımında. İşte budur asıl mesele.
Siyasetin
diyalektiğini tınlamayan, hisleri cinibiz, hipotezleri kriz, hipotezcileri densiz
nifaklara karşı duruş, kendi ülkesinde yaban olmaktır ama şart. Şart kipi, ikinci
yüzyılın ilk günlerinde hiç çekinilmeden açılan bayrakları, arap faşistlerin
çılgın eğlence sapkınlığını vah yazık diye geçiştirmekten uzak durmak. Ne
sağcıya ne de solcuya arap seviciliğini kabullenmek yakışmaz. Elin arabından
medet ummayan solun ve sağın bir kalede buluştuğu ikinci yüzyıl siyaseti
etkinleştirilemez ise yüz yıllık emanet, yüz birinci yıldan itibaren daha çok
zorlanır. Yaşadıkları yaşayacaklarının yanında solda sıfır kalır.
Hal vahim
daha vahim olanı, hele hele trajikomik tezler ileri sürerek, ikircikli siyaset
doktorluğuna soyunmak. Bu hepten ayıp kaçan, kaçamak güreşme. Yeni yılda gündeme
sokulan Ata basımlı tişört, bayrak, pankart, köprü bu ilk mesajın vahim bir
sonuca işaret ettiğinin artık ciddiye alınması gerek. Bu mesajı doğru okumadan
kurgulanacak, ikinci yüzyıl siyaseti çok ucuzcu yaklaşım olur. Akıl tutulması
ve siyasal travma resmen devam eder. Onun için yolculuk nereye belli, tam yol
ileri. Tam yol ileri…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.