KRİZ
SEÇİMİ, SEÇİM KRİZİ
Biten
yüz yılda, başlayan ikinci yüzyılda bu kaçıncı tek başına iktidar? Bu hevesle kaçıncı tek başına
iktidarın, ardı ardına teklettiği sıfırladığı, dip yapan ekonomi. Bu kaçıncı
tek başına iktidar ayıbı, kriz ekonomisi, kriz siyaseti. Halkın bu kaçıncı kez
bir başına kalmışlığı? Tekrardan tekraren krizi seçmeye şartlandığı? Bu kaçıncı
yerel veya genel seçim krizi? Bu kaçıncı tek başına iktidar krizi. Bu kaçıncı
geçim sıkıntısını hiçe sayma? Bu kaçıncı yapay istikrar ve suni beka senaryolu
seçim? Bu kaçıncı yakın tarih karanlığına, kapkara gözlüklerle bakış. Acı
gerçeğe çıplak gözlerle bakmayıp ve yansız akıl kullanmayıp bu kaçıncı
akıllanmayış. Kriz üstüne kriz bu kaçıncı bir türlü gelmeyen tatlı huzur? Bu
kaçıncı kriz seçimi, bu kaçıncı seçim krizi? Deniz bitti, kriz üstüne kriz…
Son on
yıllarda her seçim lafta Cumhuriyet Tarihi’nin en güçlü iktidarını, en cevval
reisleri çıkardı. Ama her genel ve yerel seçimden sonra müjdelenen ile
dayatılan bambaşka çerçeveye hapsedildi. Ekonomide istikrar ve ülkede birlik
beraberlik iddiası her seçimle batağa saplandı. Pik yaptıracak vaatler
tutmayınca krizler patladı, ekonomi dibe vurdu. Ülkeyi yerelde genelde bu
noktaya getirenlere her krizde bir haller oldu. Hakkınca yönetemeyenler,
adilane yürütemeyenler daha biri bitmeden sarıldılar diğer seçime. Sarktılar
ceplere, saptılar krizden krize. Ekonomisi de demokrasisi de dip yapmışken her
seçim önü lafta akademisyenler, sözde demokratlar, gözde teknokratlar, mevcut
iktidarın ve halkın yarısının hizmetine girdiler. Diğer yarısı kriz nasıl giderilebilir
derdinde, çıkış ararken, kameralarla yarıştılar...
Seçim
krizi, kriz seçimi sarmalının kimlerin işine geldiği belli. Bu gerçeklik ayan
beyan bilindiği halde, yıllar yılı dünya ölçeğinde gerileyen, sınıfta kalan bir
ulus olmaktan usanılmadı. Her kriz batağında, ulus devlete kızmaktan bıkılmadı.
Ulus devleti kuranlarla ve ulu kurucuları savunanlarla hesaplaşmaktan
vazgeçilmedi. Velhasıl uyanmadı gitti şu memleketten insan manzaraları. Hele ki
bir kısım mankof bezmeldek seçmen hiç. Yerelde bir seçim krizi daha kapıda.
Kriz seçimi ile biter bu seçim de. Oh ne ala…
Cumhuriyet
tarihi, dönemler itibariyle tarihi krizler, yanılgılar, yanıltmalar ve
faşizanca dayatmalarla dopdolu. Cumhuriyet tarihi, dönemler itibariyle doğru
değerlendirilmez ve gereğince incelenmez ise, yapılan tüm toptancı irdelemeler elbette
güvenilir sonuca ulaşmaz. Uyduruk seçim aritmetiği hiçbir akılcı araştırmaya
zemin teşkil etmez. Saptamalar kim tarafından yapılırsa yapılsın, birbirinden
çok farklı, birbirine tamamen zıt modeller izlenildi denilse de hiç öyle olmadığı
görülür. Dahası değişen hiçbir şey yok, değişen sadece hükümetler. Ama ekonomik
sistem belli, kriz ekonomisi. Siyaset belli, kriz siyaseti. Yerel genel seçim
simgesi belli, kriz seçimi. İşte bu krizler marifetiyle girilecek son kriz
seçimi, yine kronik seçim krizi olsun isteniyor. Bu kaçıncı algı ve imaj
oynaklığı…
Cumhuriyet
Tarihi’nde 1923-50 arası planlı dönem. 1950-60 arası sözde ekonomik patlama
özde dışa bağımlılığın başlangıcı. 1960-70 arası becerilemeyen ikinci planlı
dönem arayışı, 1970-80 arası militarist ide, askeri muhtıra ve faşist
darbelerle dayatılan kayıp, karanlık dönem. 1980-90 arası büyük sermayenin
ipinde, egemen güçlerin güdümünde dışa dönük neo-liberal teslimiyet. 1990-2000
arası tek başına iktidardan koalisyonlara savrulan hükümetlerle yalpalama.
2000’ler sonrasının sentezi ise ekonomik uydu dönemi. 2000’in ilk on yılından
sonra ise uyduluktan uykuculuğa geçişle, uyduruk kriz yaratma dönemi. İlk yirmi
yılından sonra çok uluslu terör karşıtlığı görüntüsüyle sadece seçim kazanmaya,
hem de tek başına seçim kazandırmaya dönük yağmacı dönem. Düzenin sürüp gitmesi
için kriz erozyonu. Beyinlere kazınan ‘din, iman, mezhep, kitap, Kur’an’
merkezli kadercilik. Siyasetin fıtratında var, revizyonist maskeli tek başına
iktidar zihniyeti, her seçim öncesinde kriz yaratma seçim apartma krizinde.
Yani mevcut memleket manzarası normal görülsün, işler bozulmasın diye tek
başına iktidar marazası durmadan, sorumsuzca seçim krizi güncelleme peşinde.
Sona yakın
büyük sermaye, egemen güçler ve işbirlikçileri dört beş yılda mutlaka bir ucube
kriz günceller ve istediği filmi çeker. Bunca krize rağmen, sıkılmadan
utanmadan yine tek başına iktidar yalanı yeğlenir. Tek başına iktidara dayalı
istikrar yalanı çatladıkça anında düğmeye basılır. Kimin bastığı belli olsa da
bu kaçıncı kaçak güreş, bu kaçıncı boş soru cümlesi ‘yok canım’ ile birlikte sarfedilir.
Safa yatılınca uyanıklar işe koyulur, durduk yerde dolar döviz kurunda anlık
yapay artış, anında terör odaklı akan kanda artış gündeme oturur. İş birlik, iş
bilirlik ve işbirlikçilikle anında cehennem ortamı yaratılır. Her seçime yakın
krize yama, krize seçim peydahlanır. Ve son yıllarda yerel ve genel seçimlerde
cereyan eden sonuç elde edilir. Gerçeklik bu. Bu kaçıncı, gerçekliğe ayna
tutmak? Bu kaçıncı aymazlık. Haykırmanlık ta bir yere kadar…
Cumhuriyet
tarihi, ekonomik açıdan irdelendiğinde malum 24 Ocak kararları, 12 Eylül 1980
faşist darbesini getirmiştir. On yıl içinde darbe ağırlığını tam kaybederken
gündeme sokulan 5 Nisan kararları, merkez solu hırpalamış, merkez sağı mezara
gömmüştür. Görülen odur ki tüm istikrar tedbirleri 2000’lere kadar askeri
rejim, faşist yönetim ve gölge parlamentolarla uygulanmıştır. Militarist
yaklaşımlar, elektronik muhtıralar ile nihayet ekonomi çökertilmiş ve bir kriz
seçim, umulanın aksine tek başına AKP iktidarı yaratılmıştır…’ Yani her bir
yıkılış ve yok oluşta, bir varoluş gizlidir…
2000’lerden
sonra her kriz, zam, zulüm, özelleştirme, güzelleştirme, gizli enflasyon,
devalüasyon, yapay kur düzenlemeleri, faize ayar çekmeler, gözü kalkmalar, hain
kalkışmalar, zamlar zumlar, yaktım, yıktım, yaptım, çaldımlar, çaldım ama bir
sor ki niye çaldıklar, ilahsal benzetmeler, eksik düzeltmeler… daha neler neler
normalleştirildi. Her şey büyük sermayenin açtığı kredilerle, muhteşem bir algı
yönetimiyle hep normalden sayıldı. Kriz seçimlerle sayı bilmezlere seçim
krizleri saydırıldı. Çeşitli enstrümanlarla süslenen, paketlenen, kutulanan
ekonomik balon, her patladığında egemen güçler dosta yardım babında hemen
devreye girdi. Her seçim krizinde dosta düşmana karşı tek başına iktidar, tek
başına güçlü iktidarla istikrar senaryosu pazarlandı. Çürük çarık siyaset tezgahlandı.
Ancak bu kaçıncı senaryo, bu kaçıncı tezgâh daima unutuldu, unutturuldu. Egemen
güçler ve büyük sermaye ile yerli işbirlikçileri sayesinde memlekete ve
ekonomisine yerli yersiz ayar çekip, halka gözdağı verip, tam esenliğe kavuşma
sürecine girildiğinde seçim krizi-kriz seçim atmosferi yaratıldı…
İkinci
yüzyılın ilk seçiminde coğrafi keşmekeşe koşut yaşanan yine planlanlı cehennem
ortamı. Ekonomik kriz, siyasal belirsizlik, iç karartan gelecek üçgeni. Egemen
güçlerin desteğiyle, çokuluslu büyük sermaye iş birliğiyle yerelde kriz seçim
tasarımı. Taslak seçim krizi yaratılarak ana muhalefetin yalnızlaştırılması. Bu
yabansılıkla iş bölümü yapanlar tarafından, mevcut iktidar tüm hata ve
ayıplarına rağmen, tüm olumsuz gelişmelere karşın hiç suçu yokmuşçasına lanse
edilir. Tekrar tekrar malum kazandırılır. Tam teker patlamışken yeniden tek
başına iktidar harmanlanır. Şimdilik bilmece bulmacanın bazı kareleri karanlık.
Bu eksik yaratı ve keskin dayatma kriz seçimle atlatılır. Bugün el verenler,
helal olsun diyenler artacaktır belli süreliğine. Ya yarın ya sonra o da
bilinen en eski terane…
Bu kaçıncı
yenilgi onayı? Bu kaçıncı halk düşmanlığına kapı aralanması. Bu kaçıncı halk
dalkavukluğuna pencereler açılması? Bu kaçıncı sırlı süreçte halkı hiçleyen ve
suçlayan yönlendirme? Bu kaçıncı mevcut iktidarın tek başına kurtarıcılığa
soyunup afallaması? Yerelde genelde memleketine yabancılaşan iktidarın, memleketinde
yabancılaşanlara bu kaçıncı seçim krizi, bu kaçıncı kriz seçimi dayatması. Bu tek
başına iktidar yüzünden, derin yaralar alarak sıyrılma kavgası kaçıncı? Biten
yüz yılda, başlayan ikinci yüzyılda tek başına iktidarla bu kaçıncı yerel
kapışması? Bu kaçıncı kriz seçimi, bu kaçıncı seçim krizi? Sel gibi sorular…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.