TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

21 Ocak 2024 Pazar

UNUTMA KIRILDIK EY HALKIM

 

UNUTMA KIRILDIK EY HALKIM

 

Kırağı kaplamış kör pencereleri

çerçeveleri camları kırık sesli huysuz.

Düşmek toprağa, dünyaya ütülmenin kan rengi

buzlaşan kara gece beyaz kara boyun eğiyor.

Çıkmaz sokaktan çıkamayalı sanki asırlar geçmiş

Daha dün ‘Çıkmaz Sokak’larda kırıldık ey halkım unutma…

 

Gecelerce kara ize saplandı bembeyazla sınandı yolculuk

dolambaçlı düşlere sızdı olağanüstü tuzaklar film buzlandı

yüreklice meydan okumanın piri ‘yeşil keten parkalı delikanlı’.  

Gülhane'de bir ceviz ağacının altında güle şiirler

ölüm korkulu değil gönüllü cesaretli can feda anılar.

Son sürat dünya çapında devrim aşkı mağdurları

çökertti omuzları ayrılıklara bulanmış tutkulu şarkılar.

Çalap çalkantılı İstanbul ışıklarını söndürmüş

ızdırap uğursuzluk umut ‘bir mum ışığı ferahlık’

gülünç acemi bir evrensellik fışkırıyor kırlardan…

 

Kar boran kırıldığımızın resmi gözlerimde söndü

terbiyesiz bir ayaz öğlenci güneş isyanımı büyüttü.

Başıma düşen sararmış yapraklar hep deniz kokulu

orman kardeşliğinde ‘bir ağaç gibi tek ve hür’üm coşkulu.

Kantarın tapuzu kaçtığından cevizlerin gölgesine sığınıyorum

kesik başları gökyüzünde yaşlı gözlerim pasif eylemci.

Derdo pençesindeyim içsel yolculukların

dolaşıyorum hayatımı küflü bir mekanda bedenim zincirli.

Küçük dünyaları cehenneme çeviren pencereler kapanmış

vakit dünyanın çelik kilidini özle sözle parçalama vakti.

Direnenlerin didik didik edilen hayallerine bağlı

kar boran izini sürmek bir ömür abartısız ihtilal kuşağını.

Bu orman bu deniz genç yaşta ayrımına vardığım kırılganlık

Gülhane Parkı’na park eden parkalı burnumda tütüyorsunuz…

 

Yılmadan anlattım gezdiğim sokaklara patikalara caddelere

yollar yolcular, inler insanlar, anam babam aynı portreye tutundu.

Acıyla hissettim dur duraksız yolculuğu kırıldığımız yılları

mahir bir tutkuyla ulaşılacağına inanılan utkuyu.

Hayatın içine içine eden darbeler çarkınıza çarpayım

kırdınız fidanları bağlarınız bahar görmesin.

Kara bağlamış anaların kara batmış babaların yüreği kar boran

imha edilmiş isyancı şarkılar ‘Gülhane’de bir ceviz ağacı’ altında

illa ki ihya derdinde Yeditepe’yi kuranlar kar mevsiminde.

 

Son baharım gözlerinin çağla yeşilinde kızarmış

ateş dudaklarınla ısınıyorum çağa yorgun dağa yorgun.

Uzak ara ufukta sahipsiz güneş sessiz Deniz ve keman sesi

dördümüz buluşuyoruz Ada hayatın kıyısında.

Notaları evrene akmış sarmaşık bir beste yerde gökte

çatı katı manzaraya bilinçaltımın silsilesi savrulmuş

gör bak usta ‘marşandoz’ şarkılar hep senin için dinle.

Direnmişim yıllarca vakti kerati gelmiş sobelenmişim

kırmızıya düşmanlık kuşatmış şehrazatı şehrimi.

Ben hep o kızıllığı kıpkırmızılığı sevdim hala arıyorum  

imgeler iki yüzlü, simgeler yıldız damgalı demir yumruk.

Pigmenti bozuk işbirlikçi pigmeler çarpıklığı koruma içgüdülü

tarihe işaret buyurma buyruğu göğsümün sol yanında.

Haykırı formunda parlatıyorum şehir silüetini

şehricanlar takılsın peşime çam kokan nefesli.

Feri çekilen sol kolumda kıpkırmızı motto tattoo

gözüm ışık kapısı eri aklım fakirliğe zengin düşü.

Ummadığım ölçüde baskın hakimiyeti kınamıyorum

hayat görüyorsun işte kalbimde kaç devrim saklıyorum…

 

Kısamadılar sesimi kıssadan hisse yıllarca bir bir anlattım

‘El heykelli Ada’cık hepinizi tanıdı kuşlarıyla selam gönderdi.

Kırağı kaplamış pencerelerin kırık seslilerine benziyorlar

belki de unutmuşumdur yok unutmam dedi ve ekledi;

‘Kırık bir hikâyeden kırılmadan çıkış yolu yok sevgili

Unutma ‘Çıkmaz Sokak’larda kırıldık ey halkım…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...