TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

4 Mayıs 2024 Cumartesi

DEVRİMCİLER DE ÖLÜR; DEVRİMCİ GİBİ DENİZ GİBİ…

 

DEVRİMCİLER DE ÖLÜR; DEVRİMCİ GİBİ DENİZ GİBİ…

 

Cılız serçe yavruları bile ağlaşır, yüreğindeki kanayan yaraya tuz ve deniz suyu basmış analara, bacılara ve bir çınar gibi ayakta ölen babalara…

 

Günahlar ve sevaplar dibe vurunca, tüm yollar denizlere çıkınca ağrır durur boyuna kafanın içi ve acıdan tekler kalpler. Ve geriye vasiyetler kalır. Vasiyetler tek sayfalık aceleye gelmiş mektuplar olsa da o anda akla gelenler alabildiğine özlüdür, rotası bellidir ve en küçük kardeşe emanetler tarihe yolculuğun en ciddi tanıklığı ve yol haritasıdır. Acı olur geleceğe; ‘Mektup elinize geçtiğinde ben...’

 

Devrimciler de ölür; devrimci gibi, Deniz gibi…

 

Yiğitler yiğidi, devrim inancının dev adamı Rodrigo’nun gitar konçertosu aşığı, demli çaya katık eder bütün sevdalarını. Ama geleceği göremeyecek olsa da bilse de hasretini ve prangaları umutla nakleder not defterine. Dudağında ilk ve son kırmızı uçlu sigara, kulağa çalınan o ünlü konçerto ile sanki mutluluk giderayak gelmiş kapıya dayanmıştır. Bir mısra boyudur o sehpaya yürümek ve onlar için hayat macerası asla sonlanmaz sürer, sürer gider.

 

Devrimciler de ölür; devrimci gibi, Deniz gibi ama…

 

Ellerinde hiç doğmayacak, doğmasına doğurmasına izin verilmemiş bebeksi kalp atışları ile ipeksi bir sıcaklık kalır. İşte yalanlar cehenneminde yanmak, yakılmak budur. Cennete yazılmak ise hilali çıplak görmekle orantılıdır. Yıldızları kral görmek, kralları yıldızlaştırmak devrimcilerin insan yanına sığmaz. Devrimcilik kralı çıplak görmektir ve âlemlerin yılanına zehirlenmemektir. Ve denizler, yalanlar korusunda korumasız dolaşır, yiğitçe ve dürüstçe. Devrimciler de.

 

Devrimciler de ölür; devrimci gibi, Deniz gibi ama ebediyen…

 

Düşlere dolanan denizin en karasını boylamaktır bazen hayatın realitesi. Yol belli yolcular belli iken o fena gidişe dur diyebilmektir yılmadan ve korkmadan. Dosdoğru ve yalansız, talanlar cennetinde darlanmaktır yiğitçe. Dolanlar değirmeninde öğütülmekten ise hilafsız âlemlerin kralına yeri geldiğinde kafa tutmaktır, Karşıyakalılıktır devrimcilik. Hilali çırçıplak yıldızları devrim görmektir ipek yumuşaklığında. İşte dilimi yutarım ama dilsizliğimi bile haykırırım yürekliliğidir devrimcilik ve Deniz gibi olmasa da devrimci olmak da vardır hayatta. En zalim baskılara asilce başkaldırıp, asiliği ayni torbadaki kurada çekebilmektir devrimcilik. Mecliste her çekilen kurayı Kurandan sayıp zırlamamaktır devrimcilik. Tarihte ilk ve son yıkılmış ve yakılmış biz olmayacağız deyip yürümektir denizin en dayanılmaz sıcağına. Tek tabanca kalmaktır devrimcilik.

 

Devrimciler de ölür; devrimci gibi, Deniz gibi ama ebediyen yaşarlar…

 

Suçludur devrimciler ve de devrim. Evet suçludurlar. Falan filanlarla geçen ömürlerin törpüsü olmaktır tek suçları. Yangından mal kaçırırcasına karar verip yağlı ilmeğe sığınanlara, suçsuzluğa ve ara deyişlere ket vuranlara, devrimci bir nazar, kaş göz karartmaktır büyük suç. Oysa yakasından tutulan hayata tutunmak, en derin uykulardan kalkıp uyanıp öğrenilendir devrim. Tek ve en büyük suç budur, devrime inanmak. Bildiğimi bilirim, bilmediğimi bilmek isterim ve öğrendikçe hesap sorarım yalnızlığıdır devrim suçu ve devrimcilerin suçu.

 

Devrimciler de ölür; devrimci gibi, Deniz gibi ama ebediyen yaşarlar tümü…

 

Denizin kara sıcak, sımsıcak dalgalarında ninnilenmek veya cahilim öğret bana demeden pişkinlikle öğrenip, yağmalanmak da var hayatta. Hayatını denizin en derin mavisinde geçirmek de var. Pirini, birimini, himmetini, methiyeler düzmeden nursuz nimetsiz sabahlara, ak sulara devrim adına haykırmak da var hayatta. Denizin en derin karasında ay gibi güneş gibi parlamak da var hayatta, Deniz gibi.

 

Devrimciler de ölür; devrimci gibi, Deniz gibi ama ebediyen yaşarlar tümü tüm…

 

En derin mavilerde en kör kuyularda kalıp, ‘bir deli bir kuyuya bir taş atar, bin akıllı çıkaramaz’ vecizine inanmamaktır işin aslı. Bir ölüp bin, bin ölüp sonsuza doğmaktır işin özü. Ulaş’ılan menzilde Aslan’ca davranıp, naçarlığa direnmektir İnan’çla işin gerçeği. Kütüphaneler dolusu öğüdü bir sayfa mektuba, bir gitar konçertosundaki o küçücük ama eşsiz tınıya, ‘uzun ince bir yol’u yüz metrelik sonsuz bir maratona, Mahir’ce sığdırabilmektir işin değeri. Selam olsun Kara Deniz’in soldan dalgalanışına, o ve onlara, o en değerlilere…

 

Devrimciler de ölür; devrimci gibi, Deniz gibi ama ebediyen yaşarlar tümü, tüm devrimlerde…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...