TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

27 Mayıs 2024 Pazartesi

SÜTLÜ KAHVE

 

SÜTLÜ KAHVE


Peynelmilel Pederpan, peykesi pederane parapaj, peyda çiya çiya çığlık. İbrişim kuşaklı birinci uşak Pederpan. Heder edilen hayatlara ‘enel hak minel aşk’ peyderpey öyküler yükleyen Çolpan. Anlatayım da duyun işin aslını astarını, bir bileni kim kaldı ki benden başka diyerek en eski dostlardan ‘bal kuşunun intikamını’ ballandıran. Pederpan’a göre akıl akar, gözler kayar, yürek sızlar, çifte sırım öykülerin gölgesinde bir fincan sütlü kahve iyi gider. Şekersiz veya bol tatlı, asla orta kararı yok, tam uçlarda. Lafın ucuna ekler, iyi bilirim Asmalımescit’te sütlü kahve içince kalp krizi geçiren adamı der. Ayası yaban, yaftası hareli, ‘Pembe İncili Kaftan’ı güveli figüran. Elbette öze göze, saza söze ve sicim gibi yazıya güvenmek lazım. Mevzuu ‘diyet’ ve masumiyet. Hususi malumat, Sıraselviler’li sırça köşk madamdan. Peynelmilel rivayet, vaktiyle bir deniz yolculuğu tanışıklığı. Yol Denizin Kara’sından Marmara’ya. Taflan marmelatı, fındık ezmesi taşıyan vapurla. Yolculuk mutedil dalgalı denizde iki günlük. Hava muhalefeti varsa taşı toprağı altın şehre dört gün…

 

Pederpan deyişiyle para pangnot yerine ful pul, damga pulu, posta pulu artı devlet bonosu geçen yıllar. Kapak atılan liman, halat merdivenlerle inilen Tophane. Merdivenlerinde yatılan Haydarpaşa Garı. Kaçak saçak uyunan Topkapı mezarlığı. Sonrası eksik aksak, akilane tek göz hane. Ergenlere ‘Asitane’de erime dönemi. Zamanın asilere, asillere girizgâhı aşırı izaha gebe. Çat patlasın çal oynasın, çat kapı gelenlere yazı kışı tek iş, ‘Kırkayak Lastik’ fabrikası. Mevcuda saat ücretli, fazladan mesai düzenekli. Keskin havadan kapılan, çetin hayat mikrobu. Tedavi-siz zannedilen dünya gailesi. Kuzeyden kalma deniz alışkanlığı baki. Bitmeyen muhabbet, usanç abidesi kara humuslu toprakla haşır neşirlik. Keyfin daniskası dostun dosta kurnazlığı, düşmana kusursuzluk. Bilahare öğrenilen tavuklu şehriye çorbası. Bu afakan, düşman başına atakan günlerde, iki elim yakanda huzursuzluğu. Çapı adam boyu, dökme taş borular denize her gün likit atık salıyor. Atık katık uğursuzluğu kan, kara lastik kokuyor. Namı değmez sıralı saralı askeri müdahaleler, hanelere zehir zıkkım yalnızlık aşılıyor. Arafta çalınıyor taş plaklar. Herkes mucize bekliyor.

 

 Ballı mucize Rumeli Hisarı ötesinde, Bebek Belediye Gazinosu sah-nesinde. Şakıyan yarı çıplak dilberler, oynak kıvrak çengiler, masalarda kellifelli efendiler. Sahil boyu sıralanmış tektekçilerde küçük kara balıklar. Perperişan kılıklar, kılçıksız görüyorlar şişenin dibini. Şekilden şekil şakülsüz, ipsiz kuşaksız yangebez yaratıklar erketede. Çamlıbel’ler tutulmuş, herkes ‘Han Duvarları’ yağızı. Mucizevi rastlaşmalar cana can katar…

 

Gizem dünyası işte, belki hiçbiri yaşamadı. Ama öykü gerçek. Öyküye sızmış düşgün hallerin encamı orijinal. Orijiniyle oynanmış ama yaşanmış, yaşatılmış, yaşayan bir öykü, başı sonu yok. Girizgaha notu düşülmeyen başkaları da var sırasını bekleyen. Hur hurafe inananlar otağında, pişmiş aşa su katmak değil iş, başka zaviyeden bakmak haya-ta. Bahse değer bulunanlar birbirine benzer. Mutlaka birileri bu hususi niyeti kaşır ve okkanın altına girenler iki arada bir derede bu hassas yazı-ta karışır. Hokkanın kapağı açılır ve Pederpan öyküyü biçimli hale sokar. Peynelmilellik bu kadar. Anlatıcısı ve dinleyeni bol muammalar…

 

Sütlü kahve aralara serpiştirilince, arayan herkes bir eksik bir fazla kendini öyküde bulur. Bir kahvenin kırk yıl hatırı var. Yaşanan veya transit geçilen kirlenmişlik, halt etmişlik ve halt yemişlik başka öykülerin kanırtmaç hesabı. Üzgü üzengisinde hayatın cilvesi. Allah'ın mahluğu diye biten ne facialar var. Bulaşıklara bulaşmaya gör, önü sonu belli, ele mutlaka kan değer. Kapanırsın el heykelli adaya, ere yiğitlik katan özel kokuyu arar, aşk kokusunu ustaca ayıklarsın. Uçup havaya karışma-dan, bahar tazeliğindeki yazı kışa çevirmeden kesin hesaplaşmanın tadı damakta kalır. Ağız tadını bozanlar, ipe un serenler, serden geçenler mimlenir. Çıplak akıl asla yalana eğilmez, konu nereye varacak bilir. Bilgelik nice cahal cadolozları ve mostralık molozları çetin günlerin beklediğini göstermektir. Kök hücrelere dek hırpalanışın hırsıyla tek el atış, iş tamam. Avantacılar temel varlıkları vantuzladığından beri ‘ben derdimi kimselere söyleyemedim.’ Hatta ‘Dedem Korkut Hikâyeleri’ bile korkutur, geceleri kendi başına ağırlayan öykücüyü…

 

El heykelli’de ‘öykülerin gölgesinde sütlü kahve’ içince kalp krizi geçirmeyen adamı ve güveli ‘Pembe İncili Kaftan’ı giyen madamı aynı masada görünce Peynelmilel Pederpan öykülere son noktayı koydu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...