TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

16 Temmuz 2024 Salı

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE KİTAP YAZANLAR…

 KILIÇLARIN GÖLGESİNDE KİTAP YAZANLAR…

Her kitap fuarında veya yazarlar buluşmasında ‘kılıçların gölgesinde yoldan çıkış’a kitaplarıyla ayna tutan yazarlar için ‘Kitap’ önemlidir ve okunasıdır. Sergilenip, sıralanıp, toplanılası hele sandıklarda saklanılası değildir. Zaten kitaplar kendiliğinden değer kaybetmez, bir gün mutlaka değeri anlaşılır. Ancak zamanında okunursa değerlenir kitap. Korkmadan, gözünü kırpmadan kitapların büyülü dünyasına dalanlar, gittikçe yozlaşan dünyaya ve kısır döngüye hatırlı kişiler, hayati vakalar, varoluş sırrı ve bilgi kıvılcımı ekler. Haliyle ‘Kılıçların Gölgesinde Kitap Yazanlar’ın gözü pekliğini görürler ve cesaretlenirler. Bir de kitap gerçekliğine epey uzak, malum mevzuya eften püften bahanelerle, çivileme dalanlar var. Onlar dev kara dalgalara dalgakıran görevi üstlenen kitaplara dönüp bakmazlar bile. Yazarların ne yazdığına hiç aldırmazlar, kitabı salt boş vakit eğlenceliği görürler. Zamanı değiştirme şansını ıskalarlar ve bir bardak suda kopan fırtınada boğulurlar. Bu ıskartalara müzikal duyarlıkla ne dense boş…
“Saza niye gelmedin? Söze niye gelmedin?
Gündüz belli, işin var. Gece niye gelmedin?
‘Üç gün’ dedin, ‘Beş gün’ dedin
Aylar oldu, gelmedin…
Geçen cuma gelecektin, Haftalardır gelmedin…”
Kordonda süslü püslü salınırken aklına kitap gelmeyenler ile aklı yücelten kitaplardan ve ‘Kılıçların Gölgesinde Kitap Yazan Yazarlar’dan kaçarak, iş yaptığını sanan kindarlar bir arpa boyu mesafede karakter ile karizma arasına sıkışırlar. Bu süzme akıllılar, kılıçların gölgesinde doğan kitaplara korku ve şüpheyle bakarlar. Zifiri karanlığı ışıtan, nemrut zehri sağaltan, insanlığı yücelten, uygarlığı ayağa kaldıran, sonsuza dek saf cevher kalacak kitapları, kendilerine olmasa da çocuklarına sunmaktan dahi kaçınırlar. Güneşin zaptına yol veren, zirveye çakılı loş ışıkları yutan kitap denizinde, bilgi çağını canlı tutan mutedil dalga kitapları en baştan gömerler. Kemale erdiren en keskin dost kitaba ayıp ederler. İlahi istek İkra’dan beri okumayı erteleyen, bilgiyi örten ve bilimi öteleyen coğrafyanın makus talihini yenmesine mania koyarlar. Dolayısıyla okuyanı az, kitabı bol mahir memleket, kof bilgiler kültürüyle gericileşir. Kitapsızlık, hayata ve akla örülen kalın duvarları tek hamlede sıradanlaştırır.
El heykelli adada, geleneksel buluşmayla, ‘Kılıçların Gölgesinde Kitap Yazan Yazarlar’ kendi çapında, ellerinden geldiğince, akılları yettiğince bu sıradanlığa karşı çıkıyor. Kitap kokusunun, kitap korkusuna dönüştürüldüğü genel ortamda, engel ve yasak tanımadan bu yerel buluşmanın tarafı olan okur-yazar-yerel iktidar herkes yaptığıyla gururlanmalı. Gururdan öte, yürekler kitap kitap attıkça zincirlenemez topluma öncülük ediş mükafatlandırılmalı. Deniz kıyısına konuşlandırılmış platform üyeleri, kitap yolcusu dostlarına rengarenk kitaplarını sundukça güzelleşir ve güncellenir hayat. İşte bu yüzden bir yerel kitap fuarından ve kent hemşerisi yazarlarla buluşma fiyakasından fazlası bir etkinlik ve etkileşimdir hayata geçirilen. Aşkın ve devrimlerin kıskanıldığı bir çağda, paslı çarkına isyanın, kültürel akıl kültüyle kütleleşmesidir bu buluşma. Zaten anca böyle, kitlelerden kopanların yüreğine korku siner. Yerelden genele ‘geçim yoksa, seçim var’ olgusu harmanlanır…
Edibi edibesi, ‘Kılıçların Gölgesinde Kitap Yazanlar’ yorulmaz eylemci kıvamında uzun ve sancılı yılları, gecikilmiş yazarlığı sunar dostlar meclisine. Deniz esintili bu geleneksel buluşmada kitap kokusu ve yazar çeşnisi güzel günlerin habercisidir. İşte bu eşsiz buluşmayı görmezden gelenlere, özgün geleneğine duyarsız kalanlara gelsin ara nağme; “Deniz kıyısı fuar. Fuara katılan her yazar bin nefer. Her nefer bir kitap, her kitap bir siper. Her yazar bir başka sefer, günden geceye uzayan başka fuarlar özler...” Ismarlama duyarsızlıklara müzikal son söz…
“Çaldığım saza mı yana'm? Ettiğin naza mı yana'm?
Ala'm seni koynuma Kış yata'm, yaz uyana'm…
"Üç gün" dedin, "Beş gün" dedin
Aylar oldu, gelmedin…
Geçen cuma gelecektin, Haftalardır gelmedin…”
Dün buluşamadık. Bugün de buluşamazsak, yarın? Bugün yarın? Ya hiç buluşamazsak... Asla yılmayız buluşuruz altın kalemle ve ‘Kılıçların Gölgesinde Kitap Yazanlar’ kervanıyla yolculuğumuz sürer. Yol boyu bir sonraki buluşmaya yetiştirilecek ‘Romanların Gölgesinde İsimsiz Romans’ı yazmaya devam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...