MANEVİYAT MADDİYAT, SEFAHAT SEFALET VE UMUDA PAZARLIK YILI...
Neyse ki peşpeşe arsız salgınların vurduğu, çile dert, hile diyet senesi bitti. Sorumsuzluk bezeli ihanetler ve mesnetsiz maiyete sinişlerin tescillendiği koca yıl mealen ne maddiyat ne de maneviyat bıraktı. Hele hele yıl sonu tam bir felakete dönüştü. İnanılmaz biçimde sefahat ve çok boyutlu sefalet, kaderci kör mantıkla resmen pik yaptı. Tam da sona bir kala,
pik pike derken dibe vuruş gerçekleşti. Ahval ve şerait asla masumiyet ile açıklanamaz çünkü zerre hak, hukuk, adalet kalmadı. Ne var ki bu kez ciddi arayışlar var ve umuda sıkı pazarlık yılı çoktan başladı bile...
Başlar elbette çünkü baştan ayağa herşey tersyüz edildi. Yıllardır yalan yanlış herbirşey makul karşılandı. Hatta insan fıtratına tamamen ters düşen sığıntılık ve sığ fırıldaklık aşırı prim yaptı. Arka bahçe yılışkanlığıyla sığınılan makamlar hep fakru zaruretten görüldü. Fikirsiz övünülerek, ölümcül çapsızlık ve çağ ötesi görgüsüzlük tahtına oturuldu. Hiç iç hesaplaşma yapmadan, hiç dışa dönük sorgulama beklemeden öylece saraya kapaklanıldı. Böylece sona, sonraya ve sonsuz yağmaya akıl gözü kapatıldı. Eksi derecelerde buyma ve ekşi mayalanma vasıtasıyla, kalpler mühürlendi. Eskiyen tarihden hiç ders çıkarılmayıp tekrardan mümkünsüz sefalete, hükümsüz sefahate balmumlu davetiye çıkarıldı..
Zaten davet icabet sarmalında maneviyat perdeli maiyete güvenilip, pergeli geniş her türlü maddiyat tertipleri planlamak, hakkaniyet sınırlarını aşıp yaşanırı yaşanmaz kılmak ve salt yasakları yaşatmak marifetmiş gibi sunuldukça mutlak mutluluktan sapılır. Sapkınlık arttıkça da sefalet ve felaket felekten sayılır. Hatta zam, zulüm, işkence, faşizm mecburiyetten sanılır...
Oysa bu sayım suyum muhabbeti, seçim geçim muhataplığı, malum sunumlar ve aşkın durumlar, eksik malumatlar ve duyarsız talimatlar hazin çöküşün belirtisi. Emniyet sübabı ise emanete hıyanetin tecimli tecellisi. Ancak zaman gelmişin geçmişin muhasebesine evrildikçe, mizanların ve bilançonun tutmayışı asla görmezden gelinemez. Acınacak hallere düşmelerle pekişen süslü sürüm, kutlu sona bir kala asla kader diye izah edilemez. Sonra izleri, gizleriyle canlanan, kan tesirli teslimiyeti perdeleyen sürgünler ve boşa efelenmeler de zevatı kurtarmaz. Zaman öyle bir donar ki, küpler dolar, akıllar dolar ama ağır kusurlu kur mantığı döner dolaşır kendi özüne kabarır...
Öze yabancılaştıran kehanetlere kenetlenmişlik ve esrarlı ısrarcılık, melaneti kendinden menkul günleri sıraya dizer. İşte o yüzden sorgusuz sualsiz maiyete sığınmalara fazla güvenmemek gerekir. Maliyetine bakmadan yenilen haltları maharet saymamak lazımdır. Çünkü mutlaka sefaletin de sefahatın da bir bedeli olacaktır. Ayrıyeten maddiyat ve maneviyat dünyasında hesaptan kaçabilmenin, insan fıtratında korkmamanın yeri yoktur...
Yok olmaz denilenler bile olur ve kor ateş gibi saran düz mantık, üst akla ve alt kültürlere nerede nasıl mahiyet kaybettirir hiç belli olmaz. Çünkü maiyet bazen kulcu ve köleci zihniyetin idaresine geçebilir. Çarpıcı iddialar hiç uygunsuz takvime bağlanınca da facia kaçınılmaz olur. Hatta lafta modern modda belletilen, rafta bekletilen mevcut modele tapınmalar bile eninde sonunda ters tepebilir. Çünkü evrensel ölçülerde modernleşmeye açlık, bir hiç uğruna maiyete girmişlerin de derinden duyumsadığı bir içgüdüdür. İçeriden fırtınalar, dışarlık titrek titreyişler ve hiç umulmadık menfi sonuçlara gebelik her zaman ağır basar. Aslolan varoluşun keşfine yönelik incelikli duruşla, mitolojik teolojik yaklaşımlarla kozmosun sınırlarının zorlanmasını engellemektir. Yoksa aşırı maiyet ve softa mahiyet anında barikatlar kurar. Kurgu az gelir olunca, torba dolar, güneş solar ve tarih kendi kendini paklayan pratiği yazar...
Yazı yazgı ve tinsel dinsel manada tüm tanrısal yükselişler, pik ve dip yapan marjınallerin ellerinde ete kemiğe işler. Bu arada pasif etkinin devamı için sefahatı keyfekeder sürenler, sürekli oligarşiyi, oligarşik tiranlığı dayatır. Ancak eninde sonunda demokrasiye, en sıkışık anlarda umuda pazarlık noktasına dönülür.
Gelen yıl dönüm noktası. Komple salgınların uluorta salınacağı bir yıl olmaya aday. Ancak yeniyılın marifeti, maiyete meyletmeyenlerin sefaletle boğuşmaktan yılmayacağı bir yıl olacağı. Çünkü mevcudu bu kadar geriye götüreni hiç yaşanmadı, hiç duyulmadı. Sözlü veya yazılı tarihte bundan beteri olmadı. Olur da hiyerarşiyi hezeyanla kuran, silik insanlık veya yasal taraftarlık olursa uluorta paylaşılan ulufelere asla güvenilmez. Gün doğumuyla ulu efelerin aklı hurafelere bir takılır, bilinçaltına sızan tek merkezli tatbikatlar zorlaşır. Barikatlar yıkılır. Yani yeni sene ya herşeyi selleyecek ya da mevcudun iktidarda kalma süresini uzatmayı denetecek...
O yüzden yeni yıl, umuda sıkı pazarlık yılı...