TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

15 Ocak 2022 Cumartesi

SAVAŞ YILLARI VE BÜYÜK BUHRAN...

 SAVAŞ YILLARI VE BÜYÜK BUHRAN...


Dünya ekonomisini batıran '1929 Büyük Buhran'ı ülkelerin İkinci Paylaşım Savaşı'na yönlenmesine neden oldu. Bu kaotik ortamda asıl mucizeyi gerçekleştiren ise dünya buhranından ve savaştan akılcı hamlelerle sıyrılan yeni kurulmuş malum devlettir. Dünyanın o dönemki siyasal ve ekonomik tarihine ciddi veriler doğrultusunda, objektif bakılırsa büyük mucize açıkça görülür... 


Küllerinden doğmuş bu yeni devletin buhran yılındaki bütçesi 224 milyon lira. Uygulanan sıkı önlemlere karşın bütçe, 1933 yılında 205 milyon liraya, ihracat ise 155 milyon liradan 96 milyon liraya kadar geriliyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk Lirası, doların üzerinde işlem görmüşken 1929 yılında 1.95 seviyesine "Büyük Kriz"de 2,12'ye yükseliyor. Bu ani artış 1929'dan 1935'e kadar sürüyor ve dolar yeniden düşüşe geçiyor. Hatta 1935'te 1,25'e kadar geriliyor. Savaş sonrasına kadar bu seviye korunarak, Dolar 1,31 liraya sabitleniyor...


Bir kalemde geçilmesi zor, kapsamlı fiyat listelerine göre 1930 yılında; "1 kilo koyun eti 50 kuruş, 1 kilo dana eti 32 kuruş, beyaz peynir 47 kuruş, kaşar peyniri 91 kuruş, tereyağı 116 kuruş, kahve 90 kuruş, bulgur 18 kuruş, fasulye 13 kuruş, mercimek ve nohut 9 kuruş, zeytinyağı 43 kuruş, zeytin 23.5 kuruş, sabun 33.5 kuruş, pirinç 27.5 kuru, makarna 24 kuruş, tuz ve bir adet ekmek 8 kuruş, 1 kg. kömür 2.5 kuruş... " Hatta hayat kaynağı gaz, tuz ve şeker de kolay erişilebilir fiyat düzeyinde. Diğer kalemlerden devamla...


Tekel Ürünlerinden: "Kulüp Rakısı 140 kuruş, Altınbaş Rakısı 210 kuruş, Yeni Rakı 105 kuruş, Kanyak 140 kuruş, Votka 126 kuruş, Marmara Şarabı 50 kuruş..." Ayrıntıların devamı da huzur verici...


Ayrıca Büyük buhranla birlikte ekonomide devletçilik ilkesi uygulandığından 1929 yılı milli hasılasında sanayi kesiminin payı % 9,9. Bu pay 1933 yılından itibaren % 18,3’e çıkıyor... 


İşte salt bu oran göz önüne alınsa bile Büyük Buhran ve peşinden yeryüzünü kana bulayan 2. Dünya Savaşı'na rağmen bu uzun dönem mucizevi şekilde bir sanayileşme dönemi. Çünkü genç Devleti idare edenler ekonomik buhrandan ve savaştan devletin ekonomiye müdahalesi ile çıkılabileceğini öngörüyor. Ve öngörü resmen tutuyor... 


Böylece İkinci Dünya Savaşı paylaşımında kenarda bağımsız ve barışçı kalınarak devlet içte yıkıcı ekonomik hasara uğramıyor. Olası dış hasarı gidermek için de Halk Partisi iktidarı, on beş yıl belli seviyede tutulan doları hemen savaş sonrası 1946'da %100 artışla 2,80 liraya devalüe ediyor... 


Kısıtlı olanaklarla devasa yatırımlar, kuruluştan 1946'ya yapılan her şey bir anda unutularak, hatta büyük buhran ve dünya savaşı görmezden gelinerek, dolar artışına başka suni nedenler de eklenerek ilk seçimlerde fatura Halk Partisi'ne kesiliyor. Ve 1950'de Demokıratlar iktidarı alıyor..


Devlet ve millet için kimilerine göre çok kötü, birilerine göre iyi gelen dönüm noktası veya kırılma noktası işte bu iktidar değişikliği. Çünkü yeni dünya düzeninde DP ikili, gizli ve özel anlaşmalarla alenen tüm dış politika tercihini Amerika'dan yana kullanıyor. Hatta küçük amerika olma hevesiyle sınır ötesine, Uzak Asya'ya asker gönderiyor. Marshall yardımı başta olmak üzere, bedeli çok ağır yığınla sözde yardımı kabul ediyor. Böylece dış bağımlılık arttıkça artıyor. Devlet popülist politikalar ve sırf enflasyonla yönetilmeye başlanıyor. Öyleki DP iktidarı biriken sorunlar yüzünden 1958'de %321 oranında devalüasyonla doları 2,80 liradan 9,00 liraya yükseltiyor. Ve işte bu devalüasyon sonun başlangıcı oluyor...


Büyük Buhran ve Dünya savaşı dönemlerinden, faizleri yükseltmeden, dövizi Merkez Bankası’nın çabaları ile sabit tutarak, işsizliği artırmadan, her yıl geçmişten kalan dış borcu da ödeyerek, Tam Bağımsız kalarak, Savaşa girmeden, borç batağına düşmeden, sadece şartlar gereği ekonomik küçülme göstererek ama sanayii büyüyerek çıkan Devlet bir on yılda resmen dağılıyor.


İşte bu gün açıkça o beter dağınıklığın devamı berbat atmosfer söz konusu. Nedense hala buhran ve konu komşu savaşlarından beslenen, bir acayip rol benimseniyor. Devleti Milleti bunaltacak seviyede fundamantalist çerçeveli enflasyonist ekonomik politikalar uygulanıyor...


Sona yakın ise lafta dış kaynaklı buhrana karşı savaş verildiği pompalanıyor. Ancak acı reçete yine geniş halk yığınlarına yutturuluyor. Soru bariz, bu sığ anlayışla nereye kadar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...