ATEŞTEN ADAM...
Elbette ateşten adam değiliz, olamayız da ama dalımız kırıldığında ateşiz, ateş gibi yakarız. Yürek yangını eğitim ateşiyle, ateş gibi bir kararla savrulduğumuz Ada'ya bir yıl önce yerleştik. Şehri tanıma gezilerinde aniden karşılaştık Ada'lı Bozkurt'la. Caddesi, büstleri, anıt heykeli, parkı ve adına bir ilkokul çıktı karşımıza. Kendisiyle tanışıklığımız üniversite eğitimi sırasında gördüğümüz hukuk dersleriyle sınırlıydı yalnızca. Zorun zoru şartlarda kurulan Cumhuriyetin kanun yapıcısı ve adalet tasarımcısı olması dışında bilgimiz hatta Ada'lı oluşuna ilişkin bilgi kırıntımız dahi yoktu. Öğrenmeye öğrenci karakterle, eksiklerimizi gidermek için bilişim çağı olanaklarından yararlanarak Bozkurt'u araştırmaya giriştik. Bir Ada'lı kadar olmasa da artık bu şehrin bir yaşayanı olarak ismi geçince mahcup olmayacak düzeyde dağarcığımızı genişlettik...
Sonra bir gün paylaşımcı bir dost vesilesiyle, dünyaya pandemi vurdu vuralı özlediğimiz değerli kitaplar arasında bir yolculuğa çıktık. Tezelden çarpıcı anılar ve tarih antolojisiyle iç içe, içtenlikli algılayış, keskin duruş ve gerçeği duyuş estetizmiyle yoğrulmuş yazarlar dergahında bulduk kendimizi. Tüm dertlerimiz bir yana en güzel eser henüz doğmamış olandır baharında edip ve şair Denizinin hemen kıyısında varoluş hazzı yaşadık...
On günlük Ada'lı yazarlar şenliğinde, efeliğin iyice depreştiği bunalımlı günlerde, yüzlerce binlerce yıllık geleneğin uzantısı seçkin tasarımlarla tanışma haznesine sürüldük. Hayata dair ertelenen borçların ödenmesi için en çetin şartlarda kırılmaz kalemleriyle kapışanların dönem Adası'na sunduğu kültür sofrasında paydaş olduk...
İşte tam bu atmosferde yaşamın önemli kısmını Bozkurt'a ayıran, doğru dürüst tanınması ve tanıtılması için mücadele eden, Bozkurt hakkında dört kitap kaleme alan Eğitimci-yazar Nail Hoca ile tanıştık. Alınterinin ve bilincin kör karanlığa ne denli keskin parladığını, mevcut tarihsel programın parçası olmak yerine, kıymet görmek ve ömrün kalanında kalburüstü günler hanesine kaydedilmek için neler yapılabileceğini gün gün izledik. Yerel tarih bilincinin ve birikiminin geleceği kurmak yönünde gelecek kuşaklara sağlıklı ve doğru aktarımlar yapmak doğrultusunda ne denli önemli olduğu yargısına ulaştık...
Yoğun emek ürünü "Ateşten Adam..." kitabını bir çırpıda okuduk. Okudukça uzun zamandır her tarihi konuda kavram karıştıran, yalan yarıştırılanlara inat belgelere dayandırılan tarihsel doğruların ilelebet kazanacağı umudunu yeniledik. Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında Cumhuriyet'e değer katan bütün değerlerin bir şekilde horlandığı ve yıpratıldığı ateş çemberi bir dönemden geçerken kendimize geldik. Tüm baskılara karşın adam sende bana ne lazım demeyip, dosdoğru olmaktan vazgeçmeyenler olabileceğini gördük. Sanki kör karanlığa karşı durmak ve geleceğe ışımak için bilgiyle donanmak ve bilimle yaşamak gerekirmiş, bir kez daha anladık.
Hatta sonsuzluğu yakalamak için yerel veya ulusal ölçekte "Ateşten Adam" olmak gerekirmiş geç de olsa öğrendik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.