TAŞLARIN SULTANI…
Kristal karbon değerli taşların piri. Maden. Karbonsuların toprak katmanları altında kapalı ve havasız mekanlarda için için yanmasından veya çok uzun süre derinde kalıp birtakım kimyasal değişmelere uğramasından oluşan, siyah renkli, bitkisel kaynaklı, içinde yüksek oranda karbon bulunan katı yakıt.
Havasız ortamda kalan bitkilerin nem, basınç ve sıcaklık etkisiyle bozunarak oluşturdukları yanıcı, kara-kahve renk, katı özdek. Yaşam içinde yeri ayrı…
Birde yeri apayrı olanlar var. Değerli taş ve maden, illet bir algı şoklaması. Hal buralara varınca yatırım nerelere yapılmalı, birikimler nasıl değerlendirilmeli sorusu da değer kazanıyor. Değil mi ki oyların efendileri Reyisi yerden göğe övdü, döviz de yükselmez artık. Yani bu saatten sonra başka maraza çıkarılmaz. minik adımlarla iki ileri bir geri seyreder mehteran. Vaziyet bozuk dolar şimşek gibi arada tezgahlanabilir ama spekülasyonlara rağmen çok kazandırmaz. Altın milletin sigortası. Altın yastık altı. Garanticilik. O zaman değerli taşların sırrına ermek lazım. Değerli taşların sultanına varmak...
Seçim vaadlerine zerre takılmadan desturu koyveren şu kalburüstü milletin artık bolluktan mücevher dünyasına açılması lazım. Bende bu izlenim yaygın. Layıktır da ayrıca. Bundan böyle birikim sağlama, birikimi sağlama alma Yüksek Ticaret’li bir ekonomist olarak aklımıza üşüştü. Piyasa seçim öncesi ve sonrası diye şekillenecek sanki. O yüzden gün, günler ve yarınlar mücevher taşları dünyasına yabancı kalmamak günü. Gerçi seçimi şartlayan bu zengin zenanelerin özel taşçıları ve dost markaları mutlaka vardır ama marketing bu seferlik bizden olsun. Çaylar şirketten…
Kim ne derse desin boşa, şirk taslamanın da iki cihanda yeri yurdu yok, kati öngörü taşların sultanı 'inci'dir. Mucizevi bir mücevherdir inci. Canlı üretimdir. Dört beş bin yıllık kültür deryasıdır. Köklü ve burjuva bizdeki deyimle sosyete aile büyüklerinin yegâne mirasıdır. En bol bulunur ve en değerli taştan sayılır. Ancak sunidir onlar. Doğal inciler pek nadirdir. Yapayları yapanların elinde kalmaz, el değiştirdikçe can yakar. Zaten çevre kirliliği, aşırı av ve zehri bol sanayileşme doğal inci neslini tüketmek üzeredir. Taşların sultanına gerdanı incili nedimeler yaraşır. Onlarda sırasıyla incinenin paçalarına tutunurlar. Bakan gözleri tutuştururlar...
Nedimelerden 'tanzanit' güzeli, Kilimanjaro'nun eteklerinde yaşar. 'Tanzanit' nedir? diye soran meraklılarına, zoisit mineral çeşidi olduğu söylenebilir. Zoisit ne denirse ufak bir araştırma yapılmalıdır. Tanzania rezervlerinin on yıllar içinde tükeneceğine dair bir izlenim vardır.
Rezervleri kurumadan geleceğe yatırım maksatlı şimdiden bolca edinmek lazımdır. Cumhura duyurulur…
Yirmi küsur yıldır zaferlerini yakutla kutlayanlara yaş gelecek ama 'Yakut' üç bin yaşına yakındır. Burma'lısı en canlısı ve parlağıdır. Burmalı yakut morumsu kırmızıdır. Yani deyim odur ki; güvercin kanı gibi parlak kırmızıdır. Zerresi müta nikahlıların kanını kaynatır…
Hele ki 'yeşim'. Yeşim imperyaldir. Saf yeşili yakar insanı, kül eder insanlığı. Yeşile çalar gözler ondan alır ilhamı. Maya ve Maori kültürlerinde kutsaldır. Sıra dışı, sağlam ve dayanıklıdır. Derler ki; Altın değerlidir, Yeşime ise değer biçilmez. Paha biçilmez zenginliklere doymayanlar yeşim taşına taparlar yeşil yeşil…
Ural dağlarında sıklıkla renk değiştiren, bukalemun özelliğine sahip 'aleksandrit' taşı ultra aslandır. Bukalemun gibi renk, yılan gibi gömlek değiştiren eşrafı beldeye eşref saati mücevheridir. Gün ışığında tavuskuşu mavisi, bol ışık alınca da mora doğru renk verir. Çar mücevheridir. Sultan çatlatır…
Çatkapı nedimelerden 'Paraiba' taşı ise Brazil dizisidir. Köle isauranın koynundakidir. Mavi yeşil, canlı ve doğurgan, kalçaları dolgun ve baştan çıkaran renkliliğiyle dünyayı şaşkına çevirir. Son on yılların şaşkolozları pek bilmezler bu nadide parçayı. Siyah beyaz filmlerden tanırlar biraz ama bir tanısalar yakından ulaşmak için kendilerini parçalarlar…
Rocky sıra dağlarında ise 'amolit' gevheri saklanır. Öyle ki tarihi geriye sarar bir başına. On milyonlarca yıllık deniz yumuşakçalarından daha parlaktır özü. Hatta gökkuşağının tüm renklerini alabilir, yansıtabilir. Resmen yanardönerdir. Yana yakıla dönüş yolu gözetenlerin gözdesi olacak denli şahendedir…
Himayalar'da 'Kashmir Safiri' safiyane hayranlıkla ilk sahibini bekler. Son sahibi yoktur çünkü rezervi neredeyse bitmek üzeredir. Bitince müzelik değer olacaktır. Olmuştur da. Bu günlere izine ancak koleksiyoncular ve müzeler de rastlanır. Şansı yaver gidenler, şahsına münhasır hizmet mayalayanlar kısmetse, el çabukluğu marifet ilk fırsatta kesinlikle sahiplenmelidirler. Safir yatılı misafirdir.Yoksa zaten yok…
Varla yok arası safir, Sanbenito Nehri'nin 'safiri' dir. Durağan mavidir. Ancak gökkuşağı renklerini de ateş gibi yansıtır. Resmiyette iş görenlerin değerlisidir çünkü resmi taş ilan edilmişlerdendir...
Züğürdün çenesini yoran, papaganları akla zarar öttüren 'Zümrüt' akuamarin ve margonidin yakın akrabasıdır. Kan içen kızıl Berildir. Vah Vah Dağları'nın kan kırmızı çiçeğidir. Ham minerali en çok ilgiyi çekenidir. Hası da tası tarağı toplayacakların işine gelir. Hasır üstü tapınanların, hasmını yan yatıranların işine yarar.
Daha nicesi sıralanabilir ancak yukarıdan aşağıya, sağdan sola dizinlenenler, diz üstünün ayarını belirleyen sultanlık sultasının mücevherleridir. Yani değerli taşlar ailesinin en mükemmelleri bunlardır. Bu necip ve her sıkışıklıkta ya nasip çeken halal ama çiğ süt emmiş millete en yakışanlardır sayıp dökülenler. Şu garip ama kendinden menkul millet neleri bir çırpıda aklamadı ki, mücevherat dünyasına atılmasın. Atıl kurt nevi allanıp pullanma dünyasına çökmeler, taşlar dünyasına dizaynır beslemeler. Dip boyası çoktan gelmiş de geçmiş boylu poslu kıvrak piyasadan dem vurmak zamanı değil. Zaten kaçan kaçana…
Burada yazıyı elmas uçla kristalize kesmek şart oldu. Sanki taşların sultanının rengi attı atacak. Kasayı kapatacak. Kapalı kalp çakrasına pembe kuvars, yeşil akik, siyah opal…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.