TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

31 Ağustos 2023 Perşembe

EPİLOG TERMİNALİNDE SATRANÇ

 

EPİLOG TERMİNALİNDE SATRANÇ

 

İhtiyaç molası verdim erkenden

epilog terminalinde terminlenen satırlar erketede

yolumu gözlüyor yeni satranç sürümü.

Epik epilogos nöbet nöbet tam arkamda

satranç tahtasında çok önceden ayrılmış yerleri.

Yakalandım rezervasyon müptelası sistemik düşlere

sürüncemede kalmış garip tahtacı bencileyin.

Dibi derin korkularımdan niçin korkayım şahım

yüzer geçerim pikaptaki sivri uçla iğnelenen şarkıya

pik yapan ak kara piyon kimlerse onlar korksun…

 

Ecel aman vermez endişesiyle bir telaş

salaş arnavut meyhanesinde mola verdim son kez.

İltica modası iliklere kadar işledi sanki

irtica modası aslan sütüyle randevuma epey geciktim.

İçtim durdum durdum içtim bilerek kendimden geçtim

peyderpey anılar sanrılar düştü dört duvarıma.

İlenç panosuna yerleştirdim taponları toponları

ilgisizlik sinek küçüktür ama mide bulandırır bazlı.

Alın yazısı balorman melikesine tuza giderken

huzura uyaklanan bir sizden bir bizden hikayesi.

Ortalama aykü ile öykü faslı çok zor şiir güç bela

iş işten geçti manzum pazarı buralarda bir yerde.

Toptancılar çarşısı cinayeti şiran niyetine şiirsi

mührü mürekkebi kupkuru aksi seda yedi tepeye.

Arnavut kaldırımı Haliçe doğru uzarken usulca

epik şiirsiler tiyatrosu kapısında alelacel uyandım…

 

Balat semtinin bala balad evlerinde mola verdim

emir erimle serin gölgelere konuşlandım.

Konuş konuş nereye kadar alın yazım belli

satranç tahtasına taşlar yine yanlış dizildi.

Matem havası gürlüyor ay şehrinde şahsıma

in cin top oynuyor mahpusluktan beter hayatımda.

Koca sandık dert kovan dolma mermi stoğum var

yakarım yârin mektubunun ucunu dedikçe sırayazdım.

Matine suare ortak antene geçerse geçer akıl topum

balata sıyırmışlar kurtulamazlar şahımdan matımdan…

 

Nerelisin hemşerim sorusuyla başlar çapraz sorgu

ilk soru baştan savma ispiyon kimden?

Kahve falında tuzbuz dansı çıktığından beri kafam bozuk

gözüme bak da sor taşı kırık kaşı kıvrık vezir

yanıtım çoktan hazır hızıra düşman ispiyoncu kim?

İster inanın ister inanmayın ispinozlara inat

gündelik hayattan kopmamaya uğraştım ömür boyu.

Fil gücüyle dor atı geçmeler konulu filme yetmedi

yuları kimin elindeyse sarsak zamanın

tırısa geçmek oymak beyine tırsmak beyne kaldı.

Kale burçlarına çok eşli ikonlar masası kuruldu

iğde ağacından düşmüşler hala rok yapma derdinde.

Topluiğne ucu akılla ortak akla geçme peşinde çapsızlar

neredesin hemşirem epilog terminalinde satranç molası…

 

Dört köşe bir alanda iki nöbet arası dört köşeyim

alnımın çatında çaturanga çatkısı.

Altmış dört kareli bir tahta üzerindeyim

oynak işveli bir müzik ezgisi dilimde.

Yalan kimin dilini yakar kimin dilini emer bilmem

çok başlı ikilemler sofrasında gölgeme siner beklerim.

Dokuz doğurduğum yalnızlıkta tam mat olacakken

ol gün bu gün bir gün hayatıma gireceksin diye direnirim…

 

Çıplak avcumda adanın denize bakar avlusu

savcım yasak savıcım saat kulesinin altında çok bekledim.

Otuz iki taşla vurulmuşum muhakemem meşru değil

klasik kurallı satranç evirimi elli hamlelik pat butik evim.

Pattan mata taş sürme cesareti hayata dönüş biletim

cebimde penceresiz zifiri gökyüzü

ellerimde güneş yanığı havalandırmalar.

Bu kaçıncı hapishane tahtasına sürüldüğüm

bu kaçıncı ekin tarlasına tırpan salladığım unuttum.

Umudu af çıkmazında boşalan tel dolabım

dört duvar arası iki ömür döşek kızgın demir yatmalardayım…

 

Mola verdim satranç terminalinde

çam sakızı tadı damağımda çoban kavallı komadayım

epilog çıkmazında komut almaz sözcüklerle boğuşuyorum.

Şahmerdan vurdu şark çıbanıma neşteri şarıldadım

taşı toprağı altın düşlere kelepçelendim epilog nöbetlerinde.

Ötsün ibibikler ibrişim kuşaklar çözülsün doğaya

asrın satranç oyuncusuna uyarlanan şiirsim asılsın göğe.

Çavuşkuşu susar susmaz ordayım ironisi cengim nevrim

seçilmişim son kez hayata dönüş iznim cebimde…

 

Sinsi oyunu iptal etmek için mahkeme celbi öncesi

adıma paketlenmiş satranç kutusu rica ediyorum.

Düşük terfilerde ucuz tefrikaya hapsolmuş her taş

içini boşaltma fedaları üç hamlede şahmat.

Desperado basıyor tetiğe dikey yatay çapraz

ihtiyaç molaları çok gecikti epridiğim epilog nöbetleri ayaz.

Bu saymadım kaçıncı bak postacı geliyor beklentim

Derdo pupa yelken mektuplar açık denizde zorunlu mola

epilog terminalinde satranç kurmak rotasız mavi yolculuk…

29 Ağustos 2023 Salı

DOSTLAR MASASI SONBAHAR

 

DOSTLAR MASASI SONBAHAR

 

Bir varmış bir yokmuş

içindeki masallara kulak kabartanlara

kendini okuyan bir kitap varmış.

Episode hayali karakterleri fantastik öğretileri harbi

kitap kurdu bir adam o masalları zevkle okumuş.

Okumamışlara duymamışlara dostlar masası sonbahar

binbir gece düşü telli turnalı ahuzar.

Masal içinde masal kılavuzu tek cümle

merhaba yeni güne merhaba Jun...

 

Evvel zaman içinde eski hamam içinde

ahım şahım Jun düştü akıl zarına kalp kırıldı.

Kitaba göz ahbaplığıyla göz atmış adam

kırmızıya çalan eflatun gökyüzünde

pasparlayan ayın ondördüne vuruldu.

Yerden göğe yerin dibinden göğün pikine

tüm izler erler esler sesler vurgunu içten içe duydu.

Masal gibi bir hayatı hayal ederken kalımsızlar

elde kalan maalesef çok acımasız hayat tefrikasıydı.

Çocuklar büyür masallar küçülür hayaller biter

gittikçe çocuksu masumiyet de yok olur faslı.

Tam isabet içsel yolculuk tek başınaydı

kader kısmet anılar girdabından çıkış da tek başına.

Tanıdık kuryeleri kovalamakla geçer her an

ilelebet arınmak mavi kuşun kanadında rahvan.

Ahum ahucanım talkım vermiş ele salkımı almış ele

ele güne karşı içlenme "Aradığın çoğunlukla yanıbaşında..."

 

 

Bir varmış bir yokmuş veli kullar çokmuş

masal diyarında bile bizden delisi hiç yokmuş.

Bin bir tecrübe başucu başvuruları masallara gizlenmiş

kendini okuyan kitap kulak kabartanlara ince ince dokunmuş.

Sayfalar çevirildikçe yalanlara güçlü ve cesaretli direnilmiş

Hayat maalesef çok garip çok salpa

tam elveda Jun diyecekken bir başka masal deryası.

Kitap denizi kulak kesilmiş kara dalgalar geleceğe fısıldamış

merhaba yeni hayat merhaba Jun merhaba…

 

 

Ağalar beyler eliften zirveye çıktım baktım bağ bahçe

akarsuların özünde pınarın gözünde

Jun ayran doldurur sulhu şerbetle ateşler.

Nihai hedefe koşturacak cümleyi tezcanlı ateşler

"Aradığın çoğu zaman yanı başındakini kaybettiğinde

sonradan bulacak olduğundur..."

Tırnakla kazıyarak hayata tutunmanın ilham kaynağı

bir varmış bir yokmuş diye başlayan kitabın varlığında gizli…

 

Sıradan bir keşifle başlar kitabın içine içine yolculuk

gizemli gezintiler kitaba da ilham veren sonsuzluk.

Masal alemine o gezinti bir gün mutlaka yapılacak

daha önsözde saklı bir varmış bir yokmuş hazinesi bulunacak.

Hazin hüzün birbirine karışınca

insanın doğası gereği öznesiz cümle ruha işler;

Bir varmış bir yokmuş diye başlayamaz günceler.

Kulaktan kulağa fısıldanan karanlık masallar

karartır hayatı hayatın şifresi koyu renkler.

Hayatın kitabını yazmak için oturanların iflahını okur kitap kitapsızlara kitap özgür yaratıcısını arayan hitap.

Yaratıcısız yaratı masal tanrıları da şaşmış bunca işe

diken verenin gülünü almış damla verenin selini almış

almışına vermişine kitabın ortasından toplu elveda.

Arayan bulur merasimi merhaba Jun ile başlar

bir varmış bir yokmuş mahlasında sürer mevsimlerce...

 

Kırık mevsim fısıltıları birbirine dolaşmış

Kıvrak kaypaklığın derin etkisi yüzyıllarca unutulmamış.

Kızıl kalpaklı en savunmasız en hassas zaman diliminde

epik masalların giriş gelişme bölümüne girmiş.

Başa geçen sultandan kafaya örülen çoraptan yorulmuşlar

geçmişle yüzleşip ayrıntılarda geleceğin yolunu aramışlar.

Bir varmış bir yokmuş diyen masallardan seçilmiş sonbahar

kıssadan hisse saran sarmalayan büyüleyen zemin olmuş

o masal bu masal yolunu şaşırmışlara şiirsi ganimet.

Dostlar masası esintisine kendimi okudum duruldum

Derdo gönlümü ferahlattı kadehime vuran elvedalar.

Anladım kitap kurdu adama adam gibi adam girişimi yakışır

bir varsın bin yoksun olsun merhaba Jun merhaba...

28 Ağustos 2023 Pazartesi

30 AĞUSTOS ZAFERİNİN PİRİ MUSTAFA KEMAL...

 



30 AĞUSTOS ZAFERİNİN PİRİ MUSTAFA KEMAL...

  

Yüz bir yıl önce, emperyalist dünya ve yerli işbirlikçileri bilinen deyimle yedi düvel bu milleti bir türlü yenmeyi başaramadı. Memleketi parçaladı, paylaştı ama ele geçiremedi. Yüz yıl sonrası vaktiyle alınan hezimetin acısıyla bin türlü alavere dalavere ama yine başaramayacaklar. Başaramazlar çünkü bin bir yıl geçse de 30 Ağustos Zaferi bu milletin uğuru, zaferin piri Mustafa Kemal ilelebet bu milletin tam bağımsızlık umududur...

 

Bugünden yüz bir yıl önce para yok, silah yok, ordu yok savaşamayız denilerek sıvışıldığı, sanki saltanat düşmemiş yenilmemiş gibi yeniliriz diyerek topyekûn mandacılığa sıvanıldığı bir dönemde düzenli orduyu kurdu Mustafa Kemal. Savaş sonrası ödenmek üzere para, takalarca, kağnılarla silah ve mühimmat temin etti. Mustafa Kemal. Vatan evladını vatan aşkıyla işledi. Her birini gönüllü şehitliğe yüce gönülle razı etti. Vatan uğruna ölmeye imanlı bir millet yarattı...

  

Gidilen yol akıl işi değil, ak akçe olmadan savaş olmaz, elde yok avuçta yok savaş için çok para lazım diyerek kıvıranlara, para bulunur dedi ve komün komünist demeden parayı buldu Mustafa Kemal. Canımızı almaya bizi kanımızda boğmaya yeminli birleşmiş düşman güruh var, içlerinden birine bağlanalım, mandalanalım kurtulalım diyen salt günü kurtarma yağcılarını cesaretle tersledi. Bağımsızlık uğruna garip guraba milletiyle yekvücut, iç ve dış düşmanlara tek başına karşı durdu. Akıl yüklü radikal hamlelerle düşmanın topunu yendi. İlerleyişi öğütledi, örgütledi. Denizleri hedefledi, düşmanların maşasını denize döktü. Aslı zor kazanılmış bir kutlu zafer, 30 Ağustos. Zaferin piri Mustafa Kemal’in Nutuk’unda her bir ayrıntıda gizli zorluk.…

 

Mustafa Kemal Paşa 30 Ağustos'ta; kurtuluşa bir adım kala "…yürüdü uçurumun başına kadar. /Eğildi durdu. /Bıraksalar Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı…” dizeleriyle destanlaştı. Ata toprağının kurtarılması için ağır şartlardan yılmadı, Hak doğrudan milim sapmadı. Halkından kopmadı. Zalimlerden korkmadı. Dünyanın görüp göreceği en büyük siper savaşlarından, süngü savaşlarına ve kaybedecek bir şeyi kalmamış düzenli ordu taarruzuna dek gözünü huzurla kırpmadı. Millet memleket, ar namus uğruna kar taş üzerinde paltosuna uzandı. Bir gözü açık yattı hiç rahat uyumadı. Dost düşman hiç rahat uyutmadı. Hainlerin peşini bırakmadı. Mustafa Kemal’in pirliğinde bir millet uyandı, bir devlet doğdu, bir Cumhuriyet ki küllerinden kuruldu…

 

Kutsal isyanın zaferle taçlandırılacağı ilk gün karacasından bugüne yüz bir yıl. Yüz yıllar geçse de tarih yapmayı görev görenlerin, kıyı köşe tarihle uğraşanların, dünyayı tarihin kaynaklarıyla buluşturanların asla unutamayacağı bir zafer 30 Ağustos. Bir millete tarihi serüven yazan, tarihin akışını değiştiren, dünyaya yön veren zaferin piri Gazi Mustafa Kemal Paşa asla unutulmayacak. Gazi Mustafa Kemal Atatürk zaferin piri, kutlu ilerleyişin önderi, meydan muharebesini bizzat yöneten komutan. İlelebet Başkomutan...

 

Mustafa Kemal Atatürk asla koltuk hırsı yapmadı. Usulen antiemperyalist nutuklar çekmedi, lafta kapitalizmle çarpışmadı. Milletini ezmedi bizzat milletiyle bir oldu diri kaldı topuna kafa tuttu, pir oldu topuyla savaştı. Bugün milleti inim inim inleterek ekonomik savaş verenler, emperyal emellerle havanda su dövenler, mirasyedi havasında havadan övünenler, yıllarca Cumhuriyet nimetlerinden faydalananlar, büyük zaferi içten dışa, gizli kapaklı inkâr edenler neyin savaşını veriyorlar. Dünya mazlumlarına sembol 30 Ağustos ile perçinlenen kutlu dirilişi ve kutsal isyanı hiçe sayanlar, gelmişinden geçmişinden ders çıkarmayanlar, aslını neslini inkâr edenler, ülkenin geleceğini karartanlar akla zarar neye hizmet ediyorlar. İkinci yüzyıl başında Kuvayı Milliye Destanı’nı, Ulusal Kurtuluş Mücadelesini, 26 Ağustos ile başlayan kutlu Zafere yürüyüşü ve 30 Ağustos Büyük Taarruzu metazori dillerine doluyorlar. Sevr’i yırtan Büyük kurtarıcı, zaferin piri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını sanını anmaktan imtina ediyorlar. Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan ayrı düşmek ve aykırı düşünmek yolunu seçiyorlar. Bu neyin hırsı anlamak mümkün değil…

 

Tarihi tekerrür ettirme acziyle Gazi Mustafa Atatürk’ün gelmişine geçmişine saydıranları tarih elbette yargılayacak ama yazmayacak. Tarih yine zaferin piri Gazi Mustafa Atatürk’ü kutsayacak. Başa gelen talihsiz ve tarifsiz kara yazgıya her dilden her dinden beddualar az gelecek. Böyle illet düşman başına. Yerüstünde bu millet gibi bir başka millet olmaya, toprağı kanıyla sulamış şüheda utanmaya...

 

Pir düsturu; "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır..." Ta kutlu zafere kadar. Ölene kadar. Öldükten sonra da...

SÖZKONUSU VATAN İSE ZAFER...



 SÖZKONUSU VATAN İSE ZAFER...

Zafer bağımsızlık inancı güçlü ve cesaretli insanların harcıdır. Eğilip bükülmeyenlerin, kutsal emaneti ne pahasına olursa olsun koruyanların harcıdır zafer. Bulaşıcı hastalık derecesinde gerçekleri olduğundan farklı gösterenlerin ve emanete hıyanetçilerin harcı değildir zafer. Eğer söz konusu vatan ise zafer devamında bağımsızlık, tam bağımsızlık önermiyor ve örgütlemiyorsa zaten zafer değildir.
Milletçe her daim bağımsız yaşamış, bağımsızlığı varoluşunun ve daima var olmanın yegâne koşulu kabul etmiş, kesinlikle esareti kabullenmeyenlerin harcıdır zafer. Ve hak hukuk çerçevesinde, "Bağımsızlık uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır..."
Yaşamı ödül, ölümü hak, haksız kesilmiş fermanı ceza görmeyen asaletli insanlarının ereğidir tam bağımsızlık. Kutlu zafere ulaşmayı hedefleyenler, bağımsızlık uğruna her şart ve koşulda gereğini yapar. Bağımsızlık yolundan sapmaz. Bir millet ki, her dönem hür yaşamışlığın bilinciyle var olmuş, ilelebet varolacak hürriyet aşkıyla zafere ulaşmıştır. İllete ve zillete bulaşmamış zihniyetin insanlık tarihine armağanıdır büyük zafer.
Bağımsızlık, tam bağımsızlık devrimcilere layık en büyük aşktır. Devlerin, büyük kurtarıcıların aşkıdır milleti ayakta tutan. "Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım." Adam gibi adam olmak budur...
Köhne mandacılık ve kuryesel bağımlılık tuzağına düşmeyenlerin kazancıdır adamlık. Adamın dibi olmak, Ademin piri olmak kökten barış gerektirir. Bol derin piksel kapışmaların ürünüdür barış. Öyle ki "Biz Barış istiyoruz dediğimiz zaman, tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir..." Tabii ki, anlayışı kıtlar herdem bağımsızlığa çomak sokarlar. Yetinmezler haince işgale yeltenirler. Mutlaka bu arsız sokulmanın karşılığını da en sert biçimde alırlar. İnsanlığa birincil örnek Kurtuluş Mücadelesi başlar. Uşaklık etmemek içindir tüm mücadele. Çünkü " Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan asla kurtulamaz."
Uşaklığı içselleştirerek yüz yıldır eksen kayması yaşayanlar kutlu zaferle kazanılan bağımsızlığın başlıca düşmanıdır. Başka düşmana hiç gerek kalmaz. Bağımsızlık açıkça benlik meselesidir. "Milli benliğini bilmeyen Milletler, başka milletlerin avıdır..." Bağımsızlığı korumak ve esaretten korunmak çok ağır yüktür. "Ülkesinin yüksek istiklâlini korumasını bilen Milletler, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır..."
Kutlu kurtuluşu ve kutlu zaferi sudan sebeplere ve sıradan bahanelere bağlayanlar yüzünden bağımsızlık elden uçar gider. Ama "Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler, her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar..." Hatta devletler bile yıkılır. Ucuz ve uçuk tercihlerle mahkûmiyet artar. Ar namus paramparça olur. Sistem batar. Hemen yenisi kurulur. Yine de bağımsızlığa özgüdür tüm kayıtlar. "Milli sınırlar içinde vatan bütündür, bölünemez..."
Gerçek dünya dik durma dünyasıdır, direnme dünyasıdır. Dünyadaki yegâne gerçeklik bağımsızlık kavgasıdır ve kutsal davadır. Her kutlu isyan, baştan sona haklı kurtuluş mücadelesidir. Her kutlu mücadele mutlaka büyük zaferle perçinlenir. Bu vizyonsuzların, kaderci kolaycılık rotasındakilerin anlayamayacağı bir konudur. Dinsel, tinsel ve tensel kapışma mensupları bilemezler, anlayamazlar bağımsızlığın değerini. Oysa salt vatan aşkınadır tam bağımsızlık mücadelesi, bağımsızlık savaşları ve büyük zaferler...
Temel gerekçe ise "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır..." Ta kutlu zafere kadar. Ölene dek. Öldükten sonra da...

27 Ağustos 2023 Pazar

ŞİİRE KAÇIŞ


 ŞİİRE KAÇIŞ

Gündem sıkıştı derde bine
tam tamına şiire kaçış anı yine
her ağustos sonu destani şiirsilerle
çetin yolculuk şairane kutlu zafere...
Özlenen eşsiz benzersiz bir utku
kanla kanatlanan dizginlenemez dizin.
Hangi şiirlerin son mısraları en hazin
sanki kutsal ayaklanmayı en ala betimleyen
bellek bindirmesiyle tutkusu ayan beyan olan.
Kutlu isyan tam bağımsızlık hareketi
hararet kafiyeperestçe sıralanan tek kafiye
dış kapıda kapaklanmış bine bin mandacı hafiye.
Utkanı harfiyen anlatan tek sözcük safiyet
tümceler ölümüne iç rahatlığıyla uzanılan toprak
işaret parmağıyla hizalanılan ilk hedef
cansiperane kulaçlanılan alevden deniz...
Saraya saltanata şair bolluğuna sufle defteri
şekli şiirsi ön sezi zengin ezgi silme sezgi.
Korku ecelden önce vurunca damgasını
soldu solar enfes şiire kaçış nefesi.
Öyle yağma yok tipiler kaf dağına kar
birincil ilke “korkma sönmez bu şafaklar…”
Hangi doygun hazzın eseri bu örnek cesaret
sanki fazla geldi dayatmacı emperyal esaret.
Esirlik yaraşmaz bu millete ila nihaye
kader kısmet tamam da gerçek niyet o niyet.
Korkma doğumlar azalırmış adlar kararırmış
soy sop biter alem güvensizleşirmiş.
Er kişi niyetine öyle bir şiirsi doğar ki
ateş çemberinden atlar tüm memleket.
Ne yazgısı böylesini hiçbir kitap yazamaz
bu şiirsi büyük taarruzu yedi düvel unutmaz
hele tam bağımsızlık mücadelesini hiçbiri.
Dünya tarihinde bir ilktir bu sağanak
yağmur kaçamağı hangi kaçağı ıslatırsa ıslatacak
taze sarı yapraklı şiirsiler hafızayı sarıp sarmalayacak...
Hafıza kayıp ilanlarıyla akın var çıplak güneşe
güneşi görünce ölmek anı şiirin özü.
Hangi kutsal diriliş hikâyesi bu kadar özgün
kendiliğinden gelişen beter zulme ayaklanma
kimin eseri kimin ideali bu bitmeyen kavga.
Bu sonsuza hasretin sonunu kim yazar
hayat ikilemi bayılır dağarcıkta darağacı kurar.
Hasır tabureye yiğitçe atılır son tekmeler
ölüm ecelden çok sonra hem ilk adı ölümsüzlüktür…
Ölmeden evvel yaşama doymadan önce
Deniz kalır ben giderim akıllım satırı destana girer.
Böyle biter ilk dizeler hangi dizinin iziyse bu gizem
zamansız öten gizli tanıkları kırlangıçlar not eder.
Hangi karlı dağın zirvesine gömülüyse adalı zade
ardılı ziyadesiyle kan donduran yalnızlıklar.
Güdümlenen kirli hava hangi savaşın kanlı görüntüsü
acaba dürtüsüyle olur olmaz aklanan dava
akla yayılan damgalı dalga kimin manzumesi...
Manzara mani dizgesinde tasvir edildiği gibi
aykara babayani gecede ben ana sen fidan
baykara civarı silah yüklü kağnılar
konvoy kona göçe akar menzile anbean.
Kırılır uçtan uca kızgın güneş yanığı ovalar
dirilir küllerinden bağımsızlık ateşiyle Anadolu.
Hain istila son bulsun diye toprağa düşenler hatırına
millet memleket kurtulur diri diri gömülmekten...
Gömgök gömütlere estikçe eser bir deli rüzgâr
bayraksız korsan gemiler akıl denizinde yüzer
Denizin Egesinde karasında en tuzlusunda troja.
Mendirekle çakışan soğuk ayaz günlerde
bu karanlık trajediyi tek tabanca reddeden
şiirsi çarpışmayı kimsesizlere ulaştıran
sinsi işgale nazire yaparcasına direnen sözcüler
dilden gönüllere dalgalanan sözcükler…
Malum makastar doğradığında payitahtı
Deniz kara yer hava harita üstünden paylaşıldı.
Dört bir tarafta gölgeler ifadesiz yüzler donuk
etrafı kolaçanlıyor balçık bulaşığı çizmeler.
Dostlar ocağında postlar otağında değme palavracılar
Divana sinmiş anlayış kıtlığı üstünkörü sohbetler.
Anlak masasında dara çekilir saltanat buyruğu
buysa eğer gerçeğe hizmet şiire şehriyarlık
yaveri yareni uğurlansın zılgıtlarla.
Zaferin mihmandarı şiire kaçış günlerinde
şiirsi sert anılar gönlü kızarık kente emanet…
Bu kente varışlar şiire kaçışlar niye
hangi İstanbul sana emanet hangi İzmir bana keramet
Kısmet ortaklığı Ada denizin doruklarında nimet.
Asimile hayaller asi hayatlar asil hayadarlar
resmiyle cismiyle kayıp adakent manzumunda...
İki cihanda fener alayı Galatda camlı şişe
şişede gemi gemide balık istifi hayatlar.
Kaç kaçamak son aldatış
hayatı hiçe sayan şiire kaçış
Karşıyakaya taş yediren taarruz gecelerinde.
Ardı sıra dizilen şiirler kaç yaşında
belki yüz belki binbir belki milyon
bu dirençli dizeler her yaştan partisana armağan.
Bilendikçe kelimeler bunca dizin onca dizeler
dilde uyaksız darda ayaksız yasak şiirler
bu ada kente kendiliğinden gökgüvercin süzülüş
şiirsi kaçamağında şaire kara namlulu karantina…
Konstantinopolis minyatürü mislisiyle manidar
sultanat etkisinden yetkilenip göçermek can pazarı.
Kelle koltukta hangi kritik taşınma bu
yolculuk çetin yolcu ağır kumandası yorgun
kumanyası seferberlik tayını külliyen cepten.
Şiir sözlülere şiirsi kenti adacık sondurak
el heykeli dibine gömülü son dilek
kenarda köşede kalmış şiirler yaprak yaprak.
Kentin arzına seyahat altın mısram tavında mısralar
bu kusursuz göç tek harfinden kesin anlaşılacak
kutlu zafere endeksli savaşa efekan buraların çocuğu…
Sanki boğazlara dizilen kızılca kıyamet şaryosu
ateşten düşler ateşten gömlek şahlanış oratoryosu.
Yüzyıldan sonra her eylül ateş kanatlı dizelerde boğulmak
Nazım serbestliğinde güncellenerek var olma sevdası
kapasite ölçeğinde denizi soldan dalgalandırmak kavgası.
Göze kızgın köz değende aranılan gündem şiire kaçış
Derdo illaki yaşanacak izinsiz dizinsiz ada düzeninde
gündem sıkıştığında tam tamına şiire şiirsilerle varış…

26 Ağustos 2023 Cumartesi

ZAFER VE MUSTAFA KEMAL…



 ZAFER VE MUSTAFA KEMAL…

Böyle savaşamayız ordu yok denilerek mandacılığa sığınanlara karşın kurulur deyip, düzenli orduyu sabırla kuran, Mustafa Kemal. Vatan için Mehmetleri kutlu zafere inandıran, her bir Mehmed’i altın sırma ile işleyen ve şehitliğe gönüllü eden Mustafa Kemal. Parasız pulsuz savaş olmaz, çok para gerekir diyerek kıvırmaya çalışanlara, para bulunur deyip bulan Mustafa Kemal. Karşımızda bin bir çeşit düşman var, içlerinden birine yamanalım diyenleri sertçe reddeden Mustafa Kemal. Yedi düvele karşı milletiyle yekvücut, emperyalizme tek başına karşı duran ve topunu savaş meydanlarına gömen, emperyalizmin maşasını Ege'ye döken Mustafa Kemal. Bir kutlu önder Mustafa Kemal…
Mustafa Kemal, Mustafa Kemal Paşa, Atatürk, “30 Ağustos'ta yürüdü uçurumun başına kadar. Eğildi durdu. Bıraksalar Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı…”
Yerli yersiz asla atıp tutmadı, asla boş laflara kanmadı, kandırılamadı, hiç yılmadı ve Hak doğrudan hiç ayrılmadı. Zalimlerden zerre korkmadı. Dünyanın görüp göreceği en büyük siper savaşlarından, süngü savaşlarına, son taarruza dek hiç uyumadı. Hiç uyutmadı. Uyuyan devi uyandırdı. Ve Mustafa Kemal sayesinde bir millet doğdu, bir devlet küllerinden var oldu, bir Cumhuriyet ki takdire şayan kuruldu...
Cephe cephe dolaşmaktan ve savaşmaktan hali kalmamış, hançeresi ağır yaralı, çarığı kaputu delik, lokması kuru ekmek, içkisi üzüm hoşafı, giysisi per perişan, çulu yamalık, en öldürücü silahı süngüsü kalan Mehmetçiğin, o kutlu kurtuluşa tam inançlı ordunun, en önündeydi Gazi Mustafa Kemal. Etrafında komuta kademesinden neferine kadınlı erkekli koca bir memleket. Malum halden asla yakınmayan yakın silah arkadaşları. Tümüne kutsal isyanın taçlandırılacağı ilk gün alacasında vazgeçilemez kutsallar üzerine yeminler ettiren Gazi Mustafa Kemal. Yeminden asla dönülmeden 26 Ağustos’un ayazında tam bağımsızlık için Mehmetçiği hücuma geçiren Mustafa Kemal. Yağmacı istilacı yedi düveli Karşıyaka'dan denize dökmek için taarruzu başlatan, milleti Büyük Zafere ulaştıran Mustafa Kemal. Bir ulu tarihi serüveni yazan, tarihin akışını değiştiren Gazi Mustafa Kemal Paşa. Bir Büyük Zaferin kazanılması için, tarihin en ödünsüz taarruzunun öncüsü, muharebeyi bizzat yöneterek kutlu ilerleyişin önderi ve başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk...
Dünyaya sadece antiemperyalist nutuklar çekerek olmayacağını, salt boş lafla kapitalizmin alt edilemeyeceğini gösteren Mustafa Kemal. Yüz yıl sonra bile Cumhuriyetin nimetlerinden bolca faydalanıp, Büyük Zaferin gizli kapaklı inkâr edilemeyeceğini, mazlum dünyanın sembolü ve kutlu değeri olarak saygınlığını dosta düşmana kabul ettiren Mustafa Kemal...
Kutsal dirilişi hiçe sayanları, gelmişinden geçmişinden ders çıkarmayanları, aslını inkar edenleri, neslini unutanları, Büyük kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını sanını anmaktan imtina edenleri, koskoca Kuvayı Milliye Destanı’nı, Ulusal Kurtuluş hamlesini, ulvi mücadeleyi, 26 Ağustos sabah ayazını, 30 Ağustos Büyük Taarruzunu, 30 Ağustos ile başlayan kutlu Zafere yürüyüşü, Sevr’in parçalanmasını Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan ayrı düşünenleri ”gaflet, dalalet ve ihanet” üçlemiyle yaftalayan da Mustafa Kemal Atatürk…
Tam bağımsızlık savaşçısı Gazi Mustafa Kemal Paşa. Devrim ve direnişler tarihinde önder alınması gereken devrimci Mustafa Kemal Atatürk. Ulusal Kurtuluş Savaşı Başkomutanı, ölesiye minnettarlık duyulması gereken ulu insan Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
Nutku tutuklara Nutuk çekmek yerine baştan sona çıplak gerçekleri anlatan Mustafa Kemal Atatürk; “30 Ağustos'ta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik. 31 Ağustos günü ordularımız İzmir'e doğru yürüyordu…” İşte bu kutlu yürüyüşün mihmandarı, Kerim’in Emir eri Gazi Mustafa Kemal Paşa…
Saltanatın yoksul bıraktığı, aç açık arkasız bıraktığı memleketi düşman işgalinden, milleti milliyetsizlikten, ümmeti dinsiz kalmaktan, minareyi ezansızlıktan, ahaliyi kölelikten kurtaran, çağdaş ve bağımsız bir ülke kuran siyasi lider Mustafa Kemal Atatürk...
Son yıllarda dünya tarihinin en silik, en cılız, en ucuz kahramanlık gösterisinde bulunmuşları cımbızla seçen milletler ve illetlikler varken, koca yeryüzünün gelmiş geçmiş kahramanlık abidesi hala Gazi Mustafa Kemal Atatürk...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz ve Kutlu Zaferin piri. Kurye bağımsızlık düşmanlarına duyurulur, emanetiniz başımız üstüne, başımızla beraber. Büyük taarruzda canları pahasına ‘Zafer, zafer benimdir diyebilenlerindir’ diyen ceddimize saygıyla minnetle…

25 Ağustos 2023 Cuma

BEYİN ÖLÜMÜ ÜÇLEMESİ

 

BEYİN ÖLÜMÜ ÜÇLEMESİ

 

Doğan enerjinin üçte birine beyni kiraya vermişler

tarlanın kaç kez sürüldüğüne ve tohumlandığına takmaz.

Üçlenmemiş eken olgunlaşmış eker mahir söküp diker

çok dizeli bentler trilojisini beynin köküne saplar.

Ölümün eşiğini aşındıranlara üçleme dönüşümsüz koma

sapınca düşenlere üç zarla örtülü sinir sistemi kopya.

Boşalan yüksek enerji beyin ölümü üçlemesi

beyin ölümü bilim merkezli çöküş

merkez dışılık uçuk kaçık savlarla söğüş.

Karun ve kanun ikileminde çömez akılla çözülme

uzaktan kumanda beyne zamklanan dar görüş.

Salt hüküm bablı usa vuran görüntüye batıl hakim olur

bu da bir nevi döküntüye beyin ölümüdür.

Beyin de ölür beyin ölümlüdür

ölüm bildirgesine not beyin ölümü üçlemesi…

 

Amaç kula kulluğu öldürmek olunca

tüm ereklere erişime güçlü beyin gerekir.

Gülzarı düşünmezler çıkarsal safsatalara mesai harcarlar

bu boşa enerji sarfı birden beşe ululanan saraya harcıalem.

Onca ürkütücü tabloya beyinsizliği yedirenler

alemi gözetleyici gülnaka ultra zarar.

Reizbeyin kolay ulaşılır kitlesi böyle büyür

üst beyin takımının sömürü kütlesi öyle böyle değil büyür.

Büyük sahnede buyurganlıktan beyni buharlaşanlar

makaracı kukaracı ölü beyinlerin uluorta salınımlarına bağlanır.

Tehlike beyin açlığı ile doymak bilmez aç gözlülük

kusurlu kurgulanmış mahdumlar ile hanımkız mahrumlar.

Beyin ölümünü hiçe sayan zahiri zevat

mah mahrem demeden ayni gemiye doluşurlar.

Lafta maneviyat safta maddiyat depoda softa zihniyet

Çok bilmişlikle bilenmiş intikam duygusuyla

çapsız ve bilimdışı resmen ölü beyinler özele çökerler.

Baştan ayağa hileli gündem kuş beyinlileri bir süreliğine oyalar

oysa er veya geç mutlaka cerebrum devreye girer.

Cerebellum denge ve kontrolü yitirince çare parabellum

belli ki barış arıyorsa savaşa hazırlıklı olacak beyin...

 

Devir değişende ölü beyinliler ölümsüzleri defnedemezler

hatta yalandan duaya cesaret bile edemezler.

Öz yaşam öykülerine sirayet eder beyin ölümü

merkezkaç kuvvetiyle def edilir hücresel armoni.

Yaşamı kutsayan tek damlacıkta gizlidir kainat

her şey çok zordur zor olduğu kadar da basit.

Her sıtkı sıyrılmış kombinasyona akıl sır ermez

tek hücrelik habis urlar kesip atılır harmonia temizlenir.

Ölümlü dünyaya kanıp akıl fişini çektirenlere

kırk katırı kırık satırı unutup aşkla fişi çekenlere

beyin ölümü bilim merkezli bir çöküştür.

Beyin ölmeden beden beden ölmeden beyin ölmez

çıkmadık candan umut kesilmez...

 

Yuvarlak masada sağ beyin sol beyin safsatası

akşamcı masasında tek sermaye beyin salatası.

Beyin en çok enerji kullanan insanı var eden simge

itibardan tasarruf edilmez paydasında paslananlara soluk imge.

Evrim kuramına inat evir çevir kurumlanmalar

devrim kavramına devir kevgir zehir zemberek kurgular

Ada palas çıkmazında çakma hamleler

sıkma akılla kirli kalkışmalar

topu beyni yemek alt beyni yakmak ayarında ayarsızlık

resmen yüksek enerji zehirlenmesi.

Her çarpık düzende mutsuz azınlık işleri beyinle halleder

lafta mutlu çoğunluk ise hayatı beyinsiz idare eder.

Üstelik resmin arabı beyinsel devrelere çakmak taşı

dibe çakılmanın veya arsızca pik yapmanın oynak kıçı başı.

Bu edilgin bağımlılık konumu beyin salatası

şu edilgen gerilime gündemlenen bire bir laf salatası…

 

Adalının gözü denizin çıplak uyarısı alaboralık dalgalarda

dalga bandı kıyasıya kıyıları vurduğu zamanlar

uyum duyum ve bilinç merkezi çöker  

dimağ dağılır bizzat beyin ölümü gerçekleşir.

Önce kafatası boşalır beyin sapı elde kalır

beyni cebinde emanete ihanetçi ceberrutlarla hesaplaşılır.

Devir ileri geri yarıldığında beyni yayvan hamlelerle yemleyenlerin arsız yeltenmeleri yeğleyenlerin maskesi düşer.

Beyni çalıştırmayan yüzsüzler yüzünden yüksek enerji açığa çıkar

bu enerji neredeyse insanlığı yok edecek boyutta bir enerjidir.

İşte bu bulaşık enerji sırnaşık yetişkinleri kullanır

tuzağına düşenlere insana yakışmayacak metodları uygulatır.

Kula kulluk beynine yanaşılır ve yangın başlar

zam zulüm işkence yoksulluk artar...

 

Beynin öncül amacı düşünmektir

önce kendini değiştirmek sonra sürekli değişime hizmettir.

Tüm ereklere erişim yürek ister ve yüksek enerji tüketir

düşünmek enerji sarfını katladıkça katlar

bedeni yorgun düşürür zihni zinde tutar.

Bu zihin odaklı gerçekliğe karşın insanlık her devir

hiç nedensiz değersizleşme safına geçer

devir düşürüp beyin devrelerini yakar.

Resmen beyinsizliği yeğler

sahici ve kalıcı değerleri görmezden gelerek aksak hevese tapar.

Susak hırs ve güdük bağlantılarla ürkütücü rollere bürünür

ve beyin kütlesi küçülür kitlesel sömürü büyür...

 

Her bireysel ve kitlesel kötücül deneyim mutlak sönüştür

büyülü buyurganlıkla buharlaşmalar

küçük beyinlerin büyük etkileşimi

çok tehlikeli sonuçlar doğurur.

Ardışık potada ehlileşemeyen evcilleşemeyen beyinsiz yabansılar

büyük yıkımların baş yarıcısı olur.

Bunlar maneviyat bağlamında mantıksal hatalardan beslenir

sırf beyin ve beden açlığı gidermeye kurgulanır.

Hepsi de her türlü tabansızlıkla hayatta kalmayı meziyet sayar

hassas dokuya zararlı aksak savruk ve sıradan zulme boyun eğer beyinleri kula kulluk etmeye şartlar.

Beyin kullanamayan bu muteber zihniyet hiç enerji gerektirmez

o yüzden aralıksız akıl satan satancıl beyinlere dönüşürler.

Beyinleri büyüktür ama koftur

Angelist beyin kıvamında cüceleştikçe cüceleşirler.

Beyin cimnastiği yerine beden cimnastiğiyle ilahi hafiflik arzular neredeyse kanatsız uçarlar...

 

İşte bu hafiflik asla hafife alınmayacak tıknazlık

hakeza kambur ve tahıl besi zavallısı zangoçluk halidir.

Zaten gelmişine geçmişine dair akıllar kurcalandıkça

hikayeye kambur üstüne kanbur eklenir.

Bu embesil tavırla salt yırtık sökük çoğalır

zaten çürük kumaş dikiş tutmaz.

Tutku turlarında terleyip beyinden enerji sakınanlar

on yıllarca defineymişçesine özünden ayırdıklarını

hazineymişçesine pirinden sakladıklarını çorak zihniyete sunarlar. Oysa malum veya muallak saltanat salt beyinle çözülür

haliyle maliyeti epey yüksektir kutlu kalmanın

mutlak değere ulaşmanın sonsuza tutunmanın

beyin ölümü diyarında ölümsüzlüğe taşınmanın

öyle sokma akılla sırf monkof tapınmasıyla olmaz…

 

Meselenin doğrusuna yüksek enerji harcayan beyin

düşkünler dünyasını beyinsiz idare edenlere beya beyan

tek kerelik bir hücrelik sinerji aktarır.

Tek hücrelik kurşun kapsüle dünyalar sığdırılır

Dünyalar karardıkça kabına sığmayan usa

ustalık tezgahında sömürüden başka hiçbir şey takılmaz.

İşte bey işi beyin işi beynin işi bu toplama kamplara

kamping takımların takıntılı beyin köküne kibrit suyu…

 

Utku mutlaktır çünkü beyin ölmeden beden ölmez

beyin varlığı doğrudan doğruya hisseden klasik makinadır

insan doğup mikrop ölmeyi asla yutmaz.

Uslanmaz yatıklık ve yataklık doğanın yasalarına ters

doğal tanımlamalar dışına taşınca ilahi aşkın kirlenmesi

temizlemek paklamak yine beyine düşer.

Beyine son aşamada çok daha yüksek enerji gerekir

artı apansız beliren belirsizlik ortamından yırtmak için de.

Bu beyin salatası yemekle elde edilemez

beyin safsatası dinlemekle akıllanılmaz.

Tek sermayesi beyin salatası ve altın buzağı olanlara

beyin ölümü külliyen kar...

 

Duyum ve bilinç merkezi çöktüğünde beyin öldü demektir

Hayat Denizinde ters bir dalgaya yakalanıldığında tekrar çalışır.

Beyinsiz idare ederler yüz milyar hücrelik enerji tasarruf eder

ama mankafa zihniyetin en iyi becerebildiği erketeye yatmak

ve beyine enerjiyi sakınanları pusuya düşürmektir.

Bunların düşünmeye enerjileri kalmaz

Kaldı ki yeryüzünden kısa sürede silinip giderler.

Yani çetrefilli argümanlar yüklenmişlik

sahte ve düzmece birliktelik göz açıp kapayana biter.

Beyin atomlarına ayrılsa da doğan boşluk dolmaz

her şey atom zerresinde kütlesel armoni bir damlacıkta gizlidir…

 

Mankafa tapınmayla değersizleşmenin ederi ise çok düşüktür

Derdo beyin derin maliyetli bir değerdir.

En kutsal değerdir ve değerini de kendi belirler

bey işi beyin işi beynin işi işte tam da budur

Doğan enerjinin üçte üçüne dahi beyni kiraya vermeden

Beyin ölümü üçlemesini yüceltmek…

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...