SAVAŞKAN ÇIĞIRTKANLIK
Her yıl cana canana, cümle aleme düşman bir başka savaş çığırılır. Savaş çıkartmaya görevlendirilmiş savaş çığırtkanları ölümcül ihtirasla yeryüzüne acımasızlık tohumu ekerler. Ekeneklerde çöllerde ölümler filizlendirirler. Resmen yok eden tutkuyla, yokoluş senaryosuna hizmete, büyük sermayeye uşaklığa işarettir çığlık çığlığa yükselen savaşkan çığırtkanlık...
Sıcak savaş ortamında ayakta kalmak, hayatta kalmak çok zor. Yaşamak mala mahremiyete uzanan elleri kırmakla mümkün. Aksi halde savaşın yürek yakan acısı dünyaya yeter. Arafta kalmak kurgusundan ve arastadan çıkmak için tek şans eksik fotoğrafları bir bir tamamlamaktır. Start verilen kara filmi barış adına renklendirmektir. Barış paktı renklenir mi neden olmasın, renklenir elbet...
Savaş hortlayınca olmadık meseleler olur, cana işleyen senaryolar yazılır, canana ait güncellemeler hızlanır, tarihi doku zedelenir, çoluk çocuk ortada kalır, mahreme dalmak dahil bütün bayağılıklar suç olmaktan çıkar. Malum hayınlıklar makul sayılır. Ağır savaş suçlarının çoğalmasıyla, vicdanların budanmasıyla mevcut meselenin sonlandığı sanılır. Ama son bulur mu bilinmez, olmaz sanki...
Olmaz çünkü savaşkan çığırtkanlığın tesbihe dizdiği suni meselelere akla gelmedik diğerleri eklenir. İma imame sürekli yer değiştirir. Aslında yeryüzünde her savaşta öyle zulümler yaşanmıştır ki tüm savaşlar yüreklerdeki taş duvar ölümleri diriltir. Akıllar serin yorgunluğu ve derin yoksulluğa uçar. Bir ihtimal her savaş zalim buyrukların üstesinden gelmeyi kışkırtır. Sonrasında savaşa neden ve gerekçe bulunamaz. Bulunanlar ya ihanet ya iyiniyettir. Ya da sorulara hangi cevabın layık görüldüğüne bağlıdır. Savaşa kimlerin nasıl baktığına bağlıdır. Kıytırık bağlaçların pek alakası yoktur savaşkanlıkla. Asıl mesele savaş çığırtkanlarını unutmamak ve hafıza kaybı yaşamamaktır...
Savaş çığırtkanları ve savaş fırıldaklarının çemberi tamamlayan geri dönüşleri anımsandıkça, kasvetli karanlığın zifirinde zevklenenler iyice netleşir. Son tarifte mahlukların zorbalığından doğan ağır suçlar, taşınamaz yükler anımsanır. Zaten her savaş kanlıpara, uğursuzluk ve yıkım demektir. Savaş bulutları çöktükçe, savaş dürtüsü pik yapar ve merhamet hamasi kutuplaşmaların gölgesinde insanlıktan uzaklaşır. Zulme ortaklık tanrılara diz kırmayla geçiştirilemez boyuta evrilir...
Savaşın uluslararası boyutta göz boyayan gölgesi büyüdükçe, savaşkan çığırtkanlar abartılı tabiilik için devreye sokulur. Savaş karşıtlığı tabansız tabirlerle yok edilemez belki ama birdenbire suya yazar, ateşe tapar geçici bir dönem yaşanır. Veya uzun dönem savaşılır. Sonra su dayanır, hırçın dalgalar gerilir, kan çekilir. Bir nevi yaratıcılık yitimidir barışı özleten, bir kalemde özdeşleşilen savaş...
Savaşkan çığırtkanlığa inat barışçıl kelimeler şanlı şatafat sunsa da canlı hedefleri döver toplar. Cümleler barışseverliğini tümden kaybeder. Savaşkan çığırtkanlık tüme varır ve tek kelimeyle olağandışı dönemler biçimlenir. Yeryüzünü asla bağışlanamaz akbabalar sarar. Savaşkan bağımlılık bariz düşmanlık şarkısını kullanır. Ve evrensel yalancılıkla büyür savaş. Ölümcül yanılsamalar vurur yeri göğü. Entegre özgürlükler bir çırpıda tüketilir tüketilir ve ölümüne törenlerde bütünleşilir...
Savaş çığırtkanlığı savaşkan çığırtkanlık derken en saf yakınlıklar bile dip yapar. Töre tören yere devrilir. Dilin inanılmaz gücü, geçmişi irdeleme gereği güzergah değiştirir. Yazının en becerilmiş olanı olmayanı barışa selam durur. Durduraksız seçkilerde itiş kakış yer bulan savaş çığırtkanları çoğaldıkça, vahşete tanıklıklar da çoğalır...
Sonuçta savaşkanlar, savaş çığırtkanları kazandı zannedilir ama uzun vadede kaybeder. Her yıl cana can barış havarileri en az bir savaşı kazanır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.