ÇOKBİLMİŞLER
YILI VE SEÇİM…
Yıl
içi günbegün yaptığımız gibi yılsonu gelende attığımız her adımın muhasebesini
yaparız. Çokbilmişler on yıllardır yeryüzünde mahşeri muhakeme kurduğundan biz
hazretlerden ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabiliriz. Ne de Muhammed'e yakın görülürüz.
Yâre derin ama işin aslı hiç de öyle değil. Bilançoyu denk tutturmak başlıca görevimiz.
Zaten denildiği gibi olmadığımızı biliyor, görüyor ve inanıyoruz. Ayrıca seçim
bizim, tercih bizim, ilerisi gerisi kime ne…
Çokbilmişler
için yeni yıl yüz birinci yıl. İkinci yüzyılın ilki. Bize göre 2023 bitiyor,
iyi ki de bitiyor. Gerçi 2023’ün gelişi 2022’den belliydi. On yıllar bağıra
çağıra geldi. Çığ gibi yaşanacaklar, çağ dışı öykünmeli bir önceki yıldan belliydi.
Çokbilmişler bir türlü inanmadı, çok bildiklerinden şapa oturdular bal teknesi hayalindeler
hala. 2024 yüz birinci yıl, yüzüncü yıldan daha beter bir yıl olacak sanki. Şu
fakir memleket çokbilmişler yüzünden ileri gittik diye sevine şişine daha da
geriledik sanki. Daha da gerileyeceğiz galiba. Yani hepten sinirleri gerici, dinsel
gerici bir evrilme yaşıyor evren pulları.
Zalimler
düzeni yıllarca burnunun ucunu şöyle bir gösterdi, buz kesti haneler. Dondu kaldı
hayaller. Çok on yıllar öncesine döndü memleket. Onca gün, koca yıl, yıllar
yılı yazdık çizdik karaladık okuyan yok. Kelle koltukta en söylenmez ne varsa söyledik
durduk duyan yok. Kara sevdadan içimiz karardı, çokbilmişlerin yüzü hiç
kızarmadı. Geçen yıllarda özellikle yılsonunda yılbaşında yeni yıla daima iyi
dilekler yolladık, hepsi boşa gitti. Elbette yüz birinci yıla üç beş gün kala
iyi temennilerde bulunmak istiyor insan. Ancak yeter artık temkinli kalıp,
temennileri kısacağız ikinci yüzyılın ilkinde…
Yani
yüzyıllık yalnızlığımız devam ediyor, bundan böyle aklımıza esmezse alışılageldik
yılsonu, yeni yıl başlangıcı temennilerinde bulunmayacağız. Birinci yüzyıla
dair tüm iyi dileklerimizi saklı tutuyoruz. Ne olacaksa olsun, yüzüncü yıldan
daha beter olacak değil ya içgüdüsüyle susacağız. Belki ileriki yıllara da taşınabilir
bu kesin kararlılığımız. Yalandan barış, huzur, mutluluk vesaire kim kime ne
dilerse dilesin. Biz dilemeyeceğiz. Dilemeyeceğiz çünkü yüz birinci yıl daha
girmeden çokbilmişlerin yılı hükmünün aynen sürdürüleceği belli. Bile bile
lades de bir yere kadar. Artık yeter. Gözleri felfecri okuyan çokbilmişler
yüzünden kötü fena geçeceği şimdiden besbelli. Yeni yüzyılda azgın kullara
yaranmak yerine, Yaradan’a sığınıp mücadeleye devam edeceğiz…
Demek ki bize yine protest nostalji denizinde dalgalanmak düşüyor. Aklı sıra milletle kaset saranlara, saraylara inat. Kapkara gecelerin kimin suratını parlatacağını kiminkini patlatacağını bekleyeceğiz. Işık canavarı yine çetin ceviz geceleri yuttum sanacak ama kanacak ve yanılacak. Çokbilmişler de vakti zamanı geldiğinde yanacak. Bu kutlu yolculukta biz yanacaksak eğer korkmadan gocunmadan yine yanacağız. Dayanırız dayanacağız. Seçim sathında harcamak ve harcanmak üzere kurgulanacaksa yeni yıl kurulsun varsın darağacı. Biz de ussal protestolarla harmanlanırız…
Madem
yüz birinci yıl çokbilmişlerle açıktan mücadele yılı olacak ve yeni yıl için
iyi dilekte bulunmayacağız o halde boş geçmeyelim şu son durağı. Yıllardır dini
bir gelenekmiş ve de marifetmiş gibi sokaklarda, caddelerde ve meydanlarda sahnelenen
bir cılk oyuna sokalım çomağı. Bir kez daha çokbilmişlerin hışmından korkmadan,
yalandan yaranmak yerine Yaradan’a sığınıp acı gerçeklere odaklanalım…
Öyle
veya böyle geçip giden elli küsur yıla aklı selim bakıyoruz da ortak bir kader
paylaşmıyoruz sanki bu hazretlerle. Dinler tarihi orada bakınız sayfa sayfa, İsa,
Musa, Muhammed ve diğerleri, onca özveriye karşılık sanki yaranamadı gitti şu sıkı
saf tutanlara. Yaranamadılar sadece yaralandılar. Biz biziz ‘Bir Garip
Bencileyin’, asla yaranmayacağız sıradanlığa. Yağma yok hepsi bir yana, biri
var ki koca bir milleti yedi düvele boğazlanmaktan kurtardı, kurtaramadı
yakasını şu sıradan çokbilmişlerden…
Babamızın
oğlu değil ama her yeni yıl öncesi şu rabıtasız memlekette, İsa’ya reva
görülenlere ne demeli. Hazretin doğup doğurtulmadığı, öldürülüp öldürülmediği
bile muamma. Son kez dünyaya dönüp dönmeyeceği açık seçik travma. Ama müslümü,
gayrimüslimi onu yeryüzüne indirme gayretinde. Oysa hazreti bin küsur yıl
öncesinden çoluk çocuğa karıştıranlar bile var. Dinler adına bin bir türlü
ihanet, safsata bir yanda, dünyadan elini eteğini çekmiş yolunu gözleyenler diğer
yanda. Dini de dinleri de bilmez değiliz, kitabını yazmışız hasbelkader. Ancak
dini hakkınca bilmeyen çokbilmişlerden Yaradan’a sığınıp dosdoğruları sıralarız,
acı gerçekleri…
Kendini
yirmi beş bin hazrete inanan son kitap ehlinden sayanlar ve evlatlarından büyüğüne
Muhammet, ortancaya İsa, küçüğüne Musa ismini ezanla kulağına fısıldayan softalar
ön safta. Davut, Nuh, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, İlyas, Süleyman,
Yahya ve benzer isimleri sırada bekleten çok bilmişler hemen arkada. Sofrada önce
ekmekler bozulur, sonra isimler değişir en sonra güvendiğiniz düzen bozulur
herkes farkında. Sonuç ne olur topunuza ne olur toplumunuza baka durur, şaşa
kalırsınız. Onun için her yeni yıl arifesi tırnak içinde yılbaşı veya noelde
elde malum icraata uydurulmuş kısa metinlerle bu sağa sola dökülmeler boşa hava.
Kirlenmişlik kimin nesi kimin fesi, neyin aklı kimin nefesi belli. Kutsal
metnin dışında sözler aranarak hazretin 2024 yıl önceki doğumuna, ‘Olduran ve
Doğurtan’ gücün hikmetinden sual, su götürmez suistimal niçin sorarlar mahşer
kalabalığında. Resmen doğduğuna pişman edilmiş hazret ve yıl 2024 halen sürüyor,
sürdürülüyor yanlış üstüne yanlış. Son pişmanlık fayda etmez sonra…
Doğumu
olsun olmasın, yılsonu ile yılbaşı hazretin doğumu değil aslında ama her sene
sergilenen bu parodi hangi dinin değme versiyonu. Geçen giden yılı neşeyle,
gülerek, eğlenerek uğurlamayı günah saymak, şahsa ve vicdana özel bir konuyu deşelemek
hangi ucube yargı. Yok ayrıyeten senede bir gün ayıp veya günah olsa da kimseyi
ırgalamaz. Çokbilmişler önce kendi yedikleri haltlara, deldikleri yasaklar, işledikleri
günahlara bakacak. Ey çokbilmiş muhteremler, din adına yığınla karşıtlıklar varsa
eğer resmen sizin ayıbınız. Her şeyi karman çorman eden sizsiniz. Yaradan’ın
istediklerini yayma görevi yüzünden çarmıha gerilmiş hazreti sıradanlaştırmak,
ikibin küsur yıl sonra peşine düşmek hangi dine düşkünlük. Kimsenin dini sizin tekelinizde
değil, dinsizliğini yargılamak da sizin haddinize değil. Olamaz da. Sanki koca hazret,
sıradan kullardan daha yakın değil ‘Rahman ve Rahim Olana’. Çokbilmişler ölçmüşler biçmişler mesafeyi, kesmeye
doğramaya yatkın çıkmışlar meydane. Maazallah…
Yahu
bu dini ne bilmezliktir ne aymazlıktır, bu ne gaflettir diyen gerçek bir din
adamı çıkmıyor şu ilmi yoksul mahallede. Son kutsal kitapta defaatle adı geçer
bir hazrettir, her yılbaşı öncesi ve sonrası son dinin mensupları olarak,
İsa'nın doğum gününü kutlamak günahtır demek bir nevi günahtır diyemiyor
maalesef. Gerçi yılbaşı bir doğum günü kutlaması değil bir yılsonu müsameresi
bir seremoni ama çokbilmişlerin işine böyle geliyor. Peki öyle olsun, doğum
günü olsun, değil mi ki bu hazret seçilmiş kuldur, sıradanların anlayamayacağı
ve hayal bile edemeyeceği kadar değerlidir. Tanrı katında müstesna yeri vardır.
Yanlışa gitmez mi doğum gününde hazreti yaralamak.
Ayrıca
madem dünyada var olan din zaten onun yaymaya çalıştığı din değildir. Ömrü de
vefa etmemiştir asli görevini sonlandırmaya. Evet, kitabı tahrif edilmiş, dini
de bozulmuştur din bezirganlarınca. Öyle olmasa zaten son din de olmazdı. O
halde hazrete bu sahte ve softa düşmanlık nedir, niyedir. Son dine mensup olmak
hazretin doğduğu gün ile başlıyorsa ki kronolojik sıralamaya göre öyle, yılın
son gününde onu anmaya engel midir son din.
Anlaşılır
tepki görülebilir madem eğlence ıvır zıvır istenmiyor, hazreti son dinin dini
motiflerine uygun yöntemlerle dua ile hu ile Yaradan’a secde sonrası yakarışla
yad etmek neden akla gelmez, getirilmez. Huşu içinde böylesi bir divanelik
gerçekleştirilir ise günah bunun neresinde. Kim diyebilir ki hazretleri sevmek
ve anmak günah. Bu günah tacirliği kime ne fayda sağlar. Ayrıca kimden yetki
alınmıştır kim yetkilendirmiştir bu zatları. Günah saptayıcıları olarak her
yılsonu niye sokağa dökülür bu zevat. Zaten kayıt altında değil mi her şey. Bu
kayıtları aklı sıra sıfırlamak, tersine döndürmek kimsenin haddine değil.
Ayrıca sıradan veya sıradışı sanılan kulların vazifesi de değil. Hele büyük
hesap günü hazretin doğum gününe karşı durmak, ona buna çatmak ve çıkışmak
günahtan sayılırsa ki muhtemeldir vay haline o çokbilmişlerin.
Kahır
yüklü geçen yüzüncü yılın son günlerinde hazretlerden ne İsa'ya ne Musa'ya
yaranmak değil derdimiz, Muhammed zaten bizim. Takıntımız her dinde var olan
aymazlara, din ve dincilik adına ortaya çıkanlara ve yapılan zulüm serisinedir.
Yüz birinci yıl da önceki yıllar gibi bu çokbilmişlerin yılı olmaya namzet. Biz
yine ikinci yüzyılda çokbilmişlerin hali nedir, vakti necedir, gidişat nereyedir
izlemeyi sürdüreceğiz. İlk seçime kadar böyle. Sonrası çokbilmişler yılına
isyan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.