TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

3 Ocak 2024 Çarşamba

ADAMIN KRALI YILLARI…



 

ADAMIN KRALI YILLARI…

 

Biz sokak çocuğuyduk ama babakral sayesinde iyi tahsil aldık. O yüzden sokak ağzını da çok iyi biliriz, saray dilini de. On yıllarca dilimizi törpüledik, yeterince düzelttik lakin yalan yok arada bir argoya kaçan tarzımız çıldırıyor. Son yıllarda baktık olmuyor küfrü kafiri de bıraktık. Oysa hayatı o pencereden bellemiştik. Her şeyi sokakta görmüştük, yalancıkralın önüne ve arkasına neler dizilir çocuk yaşta hakkıyla öğrenmiştik. Kraldan çok kralcı geçinenleri gördükçe, çok feci günlerden faşist dönemlerden gelip geçtikçe, dibine pikine acayip kalayladık. Kula kulluk sadece krallıklarda. En sapkın dönemlerde bile hiçbir krala biat etmedik, etmezik. Bizim kralımız babamızdı ve babakral zamansız öldü. Adamın kralıydı, kemikleri dahi kalmadı. O halde ikinci yüzyılın ilk yılından itibaren başkaldırı yılları. İnsanlıktan çıkışa isyan günleri…

 

İsyan, sokağın dili ve sokağın ‘kral öldü, yaşasın adamın kralı’ geleneği. Durum açık seçik, haliyle onlar da kendilerini biliyor ve başlarına gelecekleri öngörüyor. Ciddi sokak aktarımlarına patlayan feveranın asıl nedeni bu. Gel zaman “Saraya kral değil, sokağa adamın kralı” zamanı. Veya hayatın içine ve de özüne realite bocası zamanı. Yıllar yılı ilk manide bocalayan, gaflet düşkünlerini ve ihanetçi kıytırık lafazanları hayatına yapıştıranlar, yediden yetmiş yediye hayatların “kralın adamına değil, adamın kralına’ emanet edileceğini er geç anlayacaklar. Zaten ‘adamlığa dip yaptıran kral olmaktansa, adamlığını kaybetmeyen dilencilere kral olmak evladır.’ manasına gelen çok laf edilmiştir tarihte. Açılımı boş lafa aldırmayan, sokak krallığında ‘adamın dibi’ olanlar asla ‘kralın adamı’na dönüşmezler. Bin bir afet ve malum musibetlere karşın ‘adamın kralı’ kalmayı becerirler. Sokak kanunu kesindir, tek bir ihlale gelmez. Çünkü daha birinci ihlalde ‘armut dibine düşer’ hesabıyla has adamlık, kralın adamlığına terfi eder. İşte bu yüzden sokak çocukları telafisi zor bu açmaza ve aymazlığa düşmezler…

 

Telafisi zor yıllar değişen isimlerle, takılan lakaplarla, uydurulan deyimlerle, layık görülen edimlerle kısacası değişen illa ki değiştirilen hayatlarla sıralanır. Millet, bu sırmalı sırnaşıklığa, yirmi küsur yıllık kusurlu şatafata, günden güne pik yapan yalanlara, onur ve haysiyet kaybına dik durur. Dik yazar. Diklenmenin yanı sıra ekonominin dip yapmasına mutlaka sokak lisanıyla yanıtını verir. Öyle ki ‘körler diyarında, tek gözlü kral’ olmalı hevesi, hesap şaşıp pembe hayaller kararınca, ömür boyu didinip durup, elde edilenler iç edilince kralı gelse biter. Her şey ters teper. Ters giden ne varsa nedeni, başta politikacının kralı, mesleğinin kralı, ustanın kralı, toptancılar kıralı, kalıpçılar kralı, kapıcılar kralı, topçular kralı, popçular kralı, otomatlar kralı, golcüler kralı, gafçılar kralı, hırsızlar kralı, yalancılar kralı, ihanetçiler kralı, kralın kralı olunup da ‘Adamın Kralı’ olamayıştır.

 

Dünya döndükçe böyle işler vahşi düzenek, tüm krallar bir hışımla gelirler, ezerler, sindirirler, zulmederler, tüm güzellikleri yakıp yıkıp, geçer giderler. Oysa gök delinse, yer yarılsa iki dünya bir araya gelse de gün olur devran döner, krallar, firavunlar, imparatorlar, hükümdarlar, sultanlar, tiranlar, hanlar, karunlar, harunlar, salamonlar, şeyhler, şahlar, padişahlar, otlar, otmanlar, batmanlar, başkanlar, muktedirler kendi bataklığına batarlar. Hatta ‘Ben Tanrıyım’ diyen sahte Tanrılar, kendini Tanrı yerine koyan dallamalar, çapsızlığın Allah’ını Tanrı katına eşit gören yalamalar, Tanrıdan vasıf sayan nice dangalaklar, Allah yolunda görünen münafıklar, kudretli tanrıçalar, özüne sakındığını peştelere peşkeş çeken eceler, tanrıça pozunda öz varlığı çalanlar ve bunların topunun envaı çeşit plastik popülist versiyonu kendi karanlıklarına gömülür. İnsanlık tarihi nice efsaneye, destana, kitaba, tabloya, resme, filme konu olan bu konu mankenlerini işler. Dikine yazılan aykırı gidiş, yükseliş ve düşüştür yani resmen ‘güç zehirlenmesi ve kendini kaybetme’ hikâyesidir.

 

Hikâyeyi yeniden yazacak olan, kusurlu krallığı yıkacak olan kralkarakter daima sokaktan gelendir, sokak çocuğudur. Bizzat sokağın yetiştirdiği, adamın kralıdır. Sokak arzını da bilir, saray tarzını da. Herkese anlayacağı dilden, anlamayanlara anlayacağı cinsten hitap eder. Aristokrat aileden gelmeme eksikliğini, yetiştiği aile töresi ve sokağın kanununu ile giderir. Yani adamın kralı; “Yoksulların gün ve gün, daha da yoksullaştığı bir dünyanın adamıdır. Aç yatmayı, itilip kakılmayı, işini kaybetme korkusunu, çoluk çocuğun gelecek endişesini iyi bilir.” Geciken adaletin cesaretle tesisini icra edecek güç işte budur. Adamın kralı olmak budur. Kralın adamlarından olmakla övünenler, kutluyu kurtlandırdıkça, büyük günahlardan arınmayı erteledikçe, aleme göstermelik namaz niyazla hükmettikçe, avanakça avundukça işler sarpa sarar. Etki tepki meselesi, tehdit ve şantajlarla sürdürülen gözü doymazlık, yükselme hırsı, alçalma hazzıyla dopdolu düzenbazlık, mahkemelik olmadan da çözülür. Yani kraldan çok kralcılar, kendini kralın adamı görenler, hiç sebepsiz adamın kralı olanlara parlayanlar, yakın zamanda beklenmedik bir sonla sonlanırlar…

 

Yıllar yılı sahtekral ve yalandan kralcılık göz boyamasıyla, yanılmanın ve yanılsamanın politik prensibi ‘Bilmediklerin seni incitmez, duymak ise bilmek kadar incitmez.’ önermesine ön verenler, adamın kralı olanlara gün ve gün sokak çocukluklarını anımsatır. Binlerce sebepten dolayı, sahiden yerli ve milli, eline, beline ve diline sağlam bizim çocukların, ‘sağlam kafa sağlam vücutta olur’ mantığıyla her şey andır kalsın deyip, tekrar sokağa inmesi, sokak kültürü ve sokak geleneğini kanda hissetmesi ve devrimci inisiyatif alması an meselesi. İşte o an geldiğinde kralından çekinilecek durum yok yılları başlar. İkinci yüzyılın ikrası bellidir, ‘bizim tek kralımız vardı babamızdı ve o kral öldü, adamın kralı kalmadı’. Evet biz sokak çocuğuyduk ama babakral sayesinde, sokaklarda ‘bir memleket istiyorum sömürüsüz, mikro makro ekonomisi batmayan’ diye haykırdık. Korkmadan, sönmeden bir şafaktan bir şafağa…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...