3 TEMMUZ KUMPAS, YAŞA
FENERBAHCHE...
Çeyrek yüzyıldır din-mezhep-cemiyet
eksenli sürdürülen sağ siyaset, farklı kültürleri farklı sahalara sıkıştırdı.
Böylece her cemiyetten kitleleri kontrol altına almak ve kontrolde tutmak da
kolaylaşacaktı. Ancak kurumlar vardı yıkılamayan, Fenerbahçe Cumhuriyeti vardı.
On yıl önce 3 Temmuz da, cumhuriyete çökmek için düğmeye basıldı. Futbol
üzerinden ele geçirilmek istenen Fenerbahçe’ye acımasızca yüklenildi. Camiası, taraftarı,
sempatizanı birleşti, Fenerbahche direndi. On yıl sonra da olsa tarihinin en
büyük maçını kazandı…
Tam on yıl evvel 3
Temmuz'da, her sahada gerileyen, gericileştirilen memleketin haline ne işler
başardık babında sinsice gülen, yılışık tavırla apaçık sevinen, şerefsizlikle şahlanıp
şişinen asil şikeci ve okyanus ötesi güdümlü kırkayak savcılar, Fenerbahçe
merkezli futbola el attılar. Önceden planlanmış oyunlar, sahte kayıtlar,
organize tertipler, baştan sona kurgu ilişkiler ve alakasız ilişkilendirmelerle,
kumpas olduğu ve kısa zamanda kramponseverlere paspas olacak şike soruşturmasını
başlattılar.
Özellikle 2010-2011
sezonu şampiyon olan Fenerbahçe’nin bazı maçlarında şike yapıldığı ve teşvik
primi verildiği iddiası ile başlatılan soruşturma kapsamında 3 Temmuz 2011 günü
Fenerbahçe Başkanı evinden alındı. Sözde soruşturmaya genişlik süsü verilerek
bazı kulüp yöneticileri ve futbolcular da gözaltına alındı. Bu fırıldak furyayla,
Fener Başkanı'na yoğunlaştırılan operasyonla, önce büyük Fenerbahçe’nin kontrol
altına alınması gerekiyordu. Sonra ülke futbolunun yeniden biçimlendirilmesi
için çaresizleştirilmesi hedefleniyordu.
Dönem itibariyle adalet
icra eden kurumların başına tünemiş akbabalar, şimdinin kaçak göçek, götgöbek savcıları
sözde hukuk çerçevesinde, apaçık kumpas operasyonlarıyla yeni bir FB dizayn etmeye
çalıştılar. Gizli oyunun farkına varamayan, direnemeyen kurumların tamamı
dağıtılmıştı, kendilerinde toplanmıştı. Bunlar arzulanan nihai sinsi hedef
doğrultusunda kullanılmaya hazır hale getirilmişti. Hedefte yıkılmaz kale Fenerbahçe
vardı...
Sabık savcıların, abuk
subuk iddiaları ve külhanbeyi havasında mafyavari racon kesmeleriyle kamuoyu
ilgisi futbola endekslendi, ilgi şike operasyonuna çekildi. Lafta temiz eller
borazancıları köşe bucak her yerde şike kumpasına iltifatlar yağdırdı. Yandaş
peydahlama peşine düşüldü. Yakın markaja girenler iftiralara katıldılar. Toptan
cemiyete amigoluk yaptılar. Çünkü kara zihniyetin en zorlandığı maçtı
Fenerbahçe maçı. Kör karanlığa tur atlattıracak maçtı.
Oyun içinde oyun, maç
içinde ne kadar pislik yapılsa da futbol kamuoyu ne kadar provoke edilse de
Fenerbahçeliler takımına sahip çıktı. Bireysel çıkışlar, toplu yürüyüşler,
kitlesel eylemler yaptı. Haksızlığa uğradıklarını dünya aleme ilan ettiler. Milletin gözü önünde en ince ayrıntılarıyla cereyan
eden kumpas dava, ilk başlarda takımdaşlık boyutunda, bize ne manasına kabul
görse de en eğitimsiz görülüp haksızlık edilen futbol taraftar kitleleri bu kirli
oyuna gelmedi. Emanete hıyanet etmedi ve birleşti, tam saha baskıyı toptan
reddetti. Gerçek futbolseverler Fenerbahçe’ye destek verdi. Böylece Fenerbahçe’nin
kontrol altına alınması bir türlü becerilemedi.
Fenerbahche onca derde
düşmana, art niyete ve cemiyete karşı bütünleşti.
Oyunu orta sahada kabul etmedi, kalesine etten duvar ördü. Sarı kanarya
kontratağa geçti, karakteri düşmedi, açık ofsayt kokan golü de yemedi. Maçı
uzatmalara götürdü ama penaltılara da bırakmadı. En çalkantılı dönemde dahi on bir puan
geriden gelerek yine şampiyon oldu. Şampiyonluk türlü dalaverelere ve sindirme
operasyonlarına rağmen “kanırta kanırta” kazanıldı. Futbol dünyadır, futbol goldür, beklenen golü doksana
çaktı.
Fenerbahçe fundamentalizme futbolla direndi, faşizme
geçit vermedi. Aslında bu şike davası kumpasıyla memleket futbolunun dizaynından öte,
taraftarların kışkırtılması ve milletin birbirine düşürülmesiydi asıl hedef. Böylece
futbol üzerinden yaratılacak toplumsal kaos ile huzur bozan olaylarının
ateşlenmesi, kulüplere ve yöneticilere güveni sarsacaktı. Ve güvenilirliği
meçhul proje kulüplerin, futboldan anlamaz karanlık kişilerin yöneticiliğinin
önü açılacaktı…
Ancak on yıl önce
Fenerbahçe Cumhuriyeti’ne o kara günün yaşatılmasıyla hedef sapması yaşandı.
Karanlık odaklara karşı güç birliği yapan Fenerbahçe, futbol üzerine oynanan büyük
oyunu bozdu. Tezgâhı açık eden Fenerbahçe, her 3 Temmuz'da “ 3 Temmuz bir
kumpastır, milyonlarca taraftarımızla yerle bir edilen...” açıklamalarıyla
futbolda yapılmak istenenleri ve yaşanan süreci hep canlı tuttu. Yıllarca unutturmadı…
Unutturulmadı;
“2011-12 sezonunda çok daha güçlü bir kadro kurma hedefinde, ekonomik olarak
çok iyi durumdaydık! Tırnaklarımızla kazıyarak geldiğimiz, 5 branşta birden
şampiyon olduğumuz, bir spor kulübünün olabileceği en güzel noktada,
Fenerbahçemizi daha da güzel günler bekliyordu. 3 Temmuz 2011 sabah 06.00
sularında, ellerindeki sonsuz güç, polis, savcı, hakim, medya hepsi bir arada,
arkalarındaki karanlık destekle kurguyu başlattılar...” Başlattılar da ne oldu.
Hiç.
On yıl boşuna çile
çekildi ama bu arada şikeci savcılar da pic oldular. Yoğurulduğu Atatürk sevgisiyle,
sahip olduğu milli değerlerin gücüyle, milyonların gönülden bağlılığıyla dimdik
duran Fenerbahçe’yi, şike kumpası yıkamadı, yok edemedi. Özgünlük sembolü sarı kanaryayı
‘kendilerine mahkûm etmek’ isteyenler başaramadı. Şurası şürekası yenildiler.
Ve 3 Temmuz kumpası ilk, ilk kıvılcım Fener’in ışığı oldu. Hatta ön arka bahçe milyonların
uyanışı, bir ülkenin ayağa kalkışı oldu! Nereden gelirse gelsin tüm hain
kalkışmalara karşı koyma, reddetme gücü oldu Fenerbahçe.
Tam on yıl sonra baştan
beri kumpas olduğu aleni dava düştü. Dünya âlem Fenerbahçe’nin başına
indirilmek istenen balyoza karşı çıkmakta haklı olduğunu gördü ve anladı. Karanlık
güçler maçı kaybetti. Fenerbahçe karşısında hezimete uğradı. Normal, adı büyük
Fener, dünyada herkesi yener. Artık masumiyet tescillenmiş olsa da, memleketin
esenliği için daha yüksek sesle ve inançla haykırılacak; ‘3 Temmuz bir
kumpastır, milyonlarca taraftarımızla yerle bir edilen! Sonsuza dek Fenerbahçe..."
Yaşa Fenerbahche...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.