TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

20 Mart 2022 Pazar

NÖBETÇİ KULESİ...

 NÖBETÇİ KULESİ...


Kitabın ortasından okunduğunda görülür, özellikle nöbetçi kuleleri terk edilmediği için insanlık tarihine yön vermiş kutlu kurtuluş mücadelesi kazanılmıştır. Hemen büyük zafer sonrası özbenliğe uygun devrimlerle ‘Ulus Devlet’ olunmuştur. Devlet, tarih yapan güçlü bir lider önderliğinde kurulmuştur. Aslında her Ulus Devletin çekirdeğinde kurucu millet ve kurucu mitos bulunur ama bu eşsiz destan övünülesi, öğrenilesi ve öğretilesidir... 


Öyle ki kurulan devlet demokratikleşme ve  uygarlaşmaya koşut öncü kadro ve halk bütünleşmesinden beslenmiştir. Sürekli devrimci kurtuluş mücadelesidir, varoluşunun ana kaynağı. Tam bağımsızlığın tesisidir temel gaye. Devlet olmak, ulus olmak için bazen ortak coğrafya, kültür birliği, dil ve din birliği de yetmez. Ulus devlet olmak, dünya tarihine damga vurmuş devrimcilerle ve kalıcı devrimlerle olur. İşte o yüzden, ilelebet nöbetçi kulelerinde olmak ya da olmamak üzere nöbete durulur...


Son yıllarda terk edilmeyen nöbetçi kulelerinden çıplak gözle gözlemlenen tüm ulus devletleri, diktatöryaya veya dikta rejimlerine yaslama hevesidir. Önce diktacı hareketlerin küresel dünyanın binbir türlü oyunlarına kanmasıyla mevcut hava değişir. Sonra bu yerli işbirlikçi, milli destekli gerici hamle, sistematik kaosları, yoz siyasal ve toplumsal düzen dizaynını getirir. Zokayı yutan ulus devletler, böylece büyük sermaye tarafından kuşatılır, milli yerli görünen işbirlikçilerce birlikte sömürülür. Yine de arzulanan oranda sömürülemez çünkü ulus devlet birikimi vahşi sömürüye kanının son damlasına dek direnir. O nedenle mutlaka yıkılmaları gerekir...


Nöbetçi kulelerine birebir yansıyan ayrıntılara göre, yoğun yıkım daleveraları içten dışa planlanır, dıştan içeri dayatılır. Kulun biri allanır pullanır lider yapılır, oyalanacağı kurgu piyasa yaratılır. Sinsi senaryo doğrultusunda ulus devlet demokratik bir düzen öngörmüyor safsatası yayılır. Önerilen yeni sistemin zamanla klasik despotizm dayatacağı ustaca saklanır. Yani büyük sermaye el birliğiyle yıkılmaya çalışılan ulus devletlerin yerine politik teorisi olmayan, dünyada yeri yurdu kalmamış kalıntılara küresel armağan kukla devletçikler kurdurur. Özel yetiştirilmiş sahte önder vasfında, sırf rezervasyona tabi, revizyon bir yana anca eline tutuşturulan reçeteleri uygulayan bir anlayış iktidara geçirilir. Devamında her sıkıştığında despotlaşacak yönetime kapılar aralanır. En kıtkanaat dönemde çığır açan devrimleri gerçekleştiren demokratik modeller işte böylesi karşı devrimlerle eninde sonunda yıkılır...


Nöbetçi kuleleri seyir defteri kayıtlarına göre ulusa ve devlete düşman bu karşı devrimciler ve avanisinin özyaşam öyküleri irdelendiğinde, işin iç yüzünün farkına kolayca varılır. Atılan ilmekler asla birbirini tutmaz ama tutkuyla tapınılan eşyanın tabiatına aykırı, metafor forslu toplanma kampı piyasacılığıdır. Serbest piyasa koşullarında başa gelişler ve tahta geçişler sözde ilahidir ama bu dünyalık yapma hırsı açıkça hain bir elin dokunmasıdır. İlk fırsatta başa kakılan bayat başbuğluk ve tatlı hayata temel reisliktir. Bu yetersiz yetke, bilinçsiz yetki kullanımı millet üzerinde kısa süreli tutar. Bu tutarsız var oluş ve acil yok oluşa çıkarılan tumturaklı davetiye resmen Ulus devlet kavramına ihanettir...


İhanet ötesi, dünya ölçeğinde imrenilen kurucu millete ve kurucu lidere seviyesizce dil uzatılması meşrulaştırılır. Ulus Devletin içten içten kendi kendini yer bitirir hale getirilmesine meşru zemin yaratılır. Çok uluslu ve uluslararası sermayeli kurumların, gelip her şeyi toptan yutacağı ortam, kumpaslarla hazırlanır...


Nöbetçi kulelerinde nöbete duranların çıplak uyarılarına rağmen, ulus devletler kuranlarını, temel kurallarını, kurtuluş ve kuruluş yolunda canlarını feda edenleri unutmamalıdır ama unutur.  İlelebet var olabilmek için yegâne neden hak, hakikat ve uygar gelecek iken yıkılmaz devrimler ve yılmaz devrimciler iken tümüne kaygısızca yabancılaşılır. Yabanıl içgüdüyle salt varsıla yaranmak için, denize batmayı ve insafsız bölünmeyi hedefleyen kıytırık modele yanaşılır.


Bu yanaşmacı tavır, bu mandacı teorik yapılanma ve emparyal pratiksel karakter sert ideolojik ayrımları öne sürerek, farklı sudan sebeplerle ulus devlet manifestosunu zayıflatır. Tarihsel olayların şekli şemali ile oynanarak, asılsız iddialar iğreti iktidarlara malzeme yapılır. Resmen kurucu ayarlar bozulur. Kurulacak sistemin dünyada tekbir örneğinin bulunmadığı bilindiği halde varmışçasına kıyaslanır. Ağdalı bir amigoluk yaratılarak sömürgecilik batağına tamamen saplanılması sağlanır. Antik söylemler, antika öncüllerle yerel ayrılıkların doğması planlanır. Büyük sermayenin programladığına hiç itirazla karşılaşılmadan ulaşmak için ulus devletlerin diz çöktürülmesi beyinlere işlenir...


Oysa nöbetçi kulelerinde bilinen gerçeklik, dünyanın tarih arenasında çığır kapatacak bir sona doğru sürüklendiğidir. Bu tek kutuplu helezonik hezeyana, üstü örtülü üçüncü paylaşıma sadece ulus devlet inancı farkındalık yaratabilir ve direnebilir gerçeğidir. O yüzden mikro milli ve radikal tavırlı düzenbazlar üzerinden sistematik yağmacılık tartışmaya açılır. Haklı dünya gerçekliği budur algısı alt beyinlere yerleştirilir. Mevcudun yönetememesi, muhteşem iktidar biçimi budur bağlamında bağışlanır. Göbekten bağımlılık arttıkça ulus devlet bilincinin çağdışı farz edilmesi de artacak yalanına bel bağlanır. Oysa olağanüstü zor koşullarda çığır açanların çağı kolay kolay kapanmaz, yedi düvel garantili garabetle kapatılamaz…


Kitabın sonunu getirecek ahval ve şerait buyken gel de nöbetçi kulelerini terk et. Asla terk ettiremezler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...