HİÇ YOKTAN TESLİMİYET...
Döngüyü öncüllere bağlayan sınırlı idrak, mevcudu ve mevcudiyeti, zaman ve mekân dışına sarkan kanıtları doğru dürüst algılayamaz. Aldanış ve aldatışları oylumlayan kaçkın tutarsızlık ve sabit tanımlamalarla kutlu yetiler de kaybolur. Pike kalıplanan kaderci tavır, şüpheli ayrıntılardan beslenerek asla felsefi derinlik barındırmadan hiç yoktan teslimiyete evrilir...
Bu bir tık ötesini göremez tutucu tutsaklık, kirlenen evreni ve tanrıcı parçacıkları zifiri karanlığa taşır. Malum manzara ve manasız manevralar, sırf sonsuza hükmeden tepegöz hakimiyetine bırakılır. Sırtını otoriteye yaslama alışkanlığıyla, meşruiyetini yitiren merkez etrafında tutkulu dairesel meditasyon tipleri dip yapar. Tek elden teselli ve gökvari tescilli tecelli, aslı dünyalık beklentili bir tutam kutsallıkla hiç yoktan teslimiyeti var eder. Öyle ki yok oluşa açık davetiye bu teslimatın negatif tesiri çok zor atlatılır. Her makul görülesi durum bir nebze sır gibi saklanır. Envai çeşit sinsi sırlar, sınırlı idrak meziyetine bağlanır. Hatta göbekten bağlılıkla çok ileri gidildiği zannedilir. Ama kaale alınmayan ağırdan ağır demir külçedir yenilgi ve sırnaşık sınayışlarla kalenin burçlarına saplanır...
Önden arkalara sirayet eden hiç yoktan teslimiyet etkisi, basit ve bileşik varlıklar diyarına geçişleri, disiplinlerin rastgele ve zincirleme ters yüz edilmesini sağlar. Bu edilgen sağlama tekniği toplumsal inanç bütünlüğünü komple zedeler. Haksız hakimiyet ve hallice teslimiyet, taklitçi korku krallığını yaratır. Akıl zıplatan teslimiyetin adaleti de yoktur, dini imanı da. Evren böylece lafta ahlak timsali kesilenlerin emrinde, bireysel ve toplumsal belleğin asla unutmayacağı suçlara devrilir. Sınırsız idrak kullanılmaz ve neden diye hiç sorulamaz. Ve neden sonuç sorgulaması yapılmadığından, çıkar odaklı devresel teslimiyet hiç yoktan halledilemez sorunları gittikçe büyütür. Büyüsel benlik kaybı, belirgin kaygı belli bir kesimin uhdesinde can yakan aktarımlarla zamanı daha da nedensizleştirir.
İşte bu hiç yoktan teslimiyet yüceltisi, kurgu evreni ve suni karanlık parçacıklarını mutlak sona taşır. Sınırları zorlayan faşizan yaptırımlar sınırlı idrak eseridir. İşin esası kıt idrak yüzünden algılanamayan acı gerçekler ve ezip geçen kaderci teslimiyet boşluğudur...
İşte o kara boşluğun karanlık nefesi herkesi hiç yoktan sebeplerle, hiç nedensiz mutlaka yutar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.