TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

5 Eylül 2022 Pazartesi

OYUN BİTTİ BİTER, YENİDEN BAŞLAR...

 OYUN BİTTİ BİTER, YENİDEN BAŞLAR...


Israrla tek tip öykülere öykünen dünyanın ince detaylardan arındırılmışlığına, her şeyin hızla tüketilişine koşut er veya geç oyun biter. Bitti gitti denilir ama aslında bitmez, öykü boyutlarında romanlaşır hayat. Ve beşibiryerdelere inat ayrı ayrı yerdelere özgü renklenir öykü dünyası. Her danesi atiye atılan imzadır.. 


Hayatın içine içine doğan, akla takılmış veya gönülden yaşanmış ateşli çığlık barındıran nice öyküler vardır. Uzun yıllardan sonra durulur deli gönül ve karanlık günerdiğinde duyulurlar. Bunlar hüyükte kalmamış ve diğerlerini tümden yutmaya hazır davetkar öykülerdir. Her biri gül kurusu akşamlarda ele avuca sığmayan lebiderya öykülerdir. Ağır rutubetin derin yoksulluğa kalem gibi işlendiği mahallerde dejavu etkisi yaratırlar...


Oyun bittiğinde, geri planda kalanların hayata tutunma yükü ağırlaşınca hüzün kadar ışıl ışıl umut yağdırırlar yarınlara ve tutunamayanlara. Her biri tutam tutam tutku sunar kütleyi tüy gibi hafifleten koflaşmalara. Çağladıkça çağlayan sıra dışı öyküler hayatın anlamını hak etmek zorundalığını anımsatır her kelimede. Gelgeç dünyanın harfiyen en kalıcı mirasıdır geleceğe...


Her biten oyundan sonra yaratılan oylumlu öyküler, körfeze açık köpürmüşlüğü külçeleyen bahçesi yüksek duvarlı kırık beyaz badanalı konaklara konar. Konar geçer dünya yaratısıdır her biri. Her biri yıkılanın yerine sil baştan hayat kurma pusulasıdır...


Pusula şaştığında, özlem ve sevda yüklü öyküler olmasa

hayatı sıfırlama ya da sanal boşlukta kaybolmaya adaydır tutunamayanlar. Bu tutukluk anlarına milattır anılar. Ansızın uzun tünellerden çıkar gelir, kusursuz kurgulanırlar ve oyunu bitirecek çeşit çeşit öyküler olurlar...


Hayatı zehirleyen zenginlik, tutulmayan sözler ile yerine getirilmeyen vaadlerin çokluğudur. Bu aksi durum düş yorgunluğunu artırır. Artı günsönümü saatlerde kurumuş akıl yatağında kitabesi zor okunur öyküler uyudukça uyur. Ancak bunlar bile her eylülde sular seller gibi yayılan kahra katlanamazlar. Böylece ayıltan gökyüzü altında bayıltılan zihinler canlanır...


Doğanın canlanmasıyla birlikte asla yitirilemeyecek alışkanlık eni konu tiyatral dünyayı resmeder yeryüzüne. Zamanı yavaşlatan, zamanı ağdalaştıran hiç alakasız kemikleşen yalnızlıktır. Yalnızlığı giderecek dosyadan ilk öykü provasız seçilir. Dosta düşmana karşı okunur. Ve düğüm çözülür, arızalar onarılır...


Oyunu bilinen şekliyle oynamayı bilmeyenler için her biten oyun, ölüyor ama ölmüyor demektir. Yani farklı tonda inleyen dertli dolaba tekrar tekrar girmektir. Aylaklanan zamana ağırlığını koymak için her öyküde sayfa sayfa farklılaşan zaman kavramını doğru kavramaktır. Direnç ölçer yalan dünyada her bitiş bir başlangıçtır. Yolun sonundaki neye benzediği bilinmeyen karartıları bir şeylere benzetme sanatıdır doğru kalarak yaşamak. Hayata kendi çapında katkıdır oyunu öğrenmek için her hamle. Gecenin ayazına ince ayar çekmektir, aklı karıncalandıran  hayatın otomatikman heyecansız bir kısır döngüye devrilmesini önlemek. Bunun için tek çıkar yoldur öykülere yolculuk. Öykülerle hayata tutunmak... 


Hayatın kredisi tümüyle harcanmadan, oyun ebediyen bitmeden hemen önce son bir kez olmak olgusuna gökkuşağı katma arzusudur öykülere. Öykülere kapılmak bu kapıyı açan ve kapatandır. Açığı kapatan da, aklı kanatsız uçuran da odur öze öz, söze sözdür.


Oyun bitti biter ama üzerinden dozer geçmiş yıpranmışlığı hızlı tükenişe bir tık kalmışlığı giderecek bir başkası başlar. Yani oyun içinde oyun, öykü içinde öyküdür hayatın özü...


Öze ve söze dair oyun bittiğinde ise çok çeşitli öykülerdir ömre ömür katan, hayatı kurtaran, herşeyiyle yeniden başlatan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...