NİSAN NİŞAN ŞAN
Sineye çekilir rötarlı gelişin.
Nisan yağmurlarıyla yollamıştım seni
aylak geceleri yeşil sırt çantana sığdırıp
dağlarına pus vurmuş ıslak ellere.
Sanırım dönüş vaktin...
Allahın Garibine pusu kurarsan
punduna getirip puştsun.
Yaktığın canlar yanmadı bilesin
andolsun sıra dağlara ki
mutlak canını yakar pirşah.
İçimde ne yaz ne de yaş kaldı
ciğerim liğme liğme
şimdi bu garip yolcuya gözyaşlarım.
Aksulara vurmuşum ahımı
sayılı günler çabuk geçer
elbet geleceksin döneceksin
adım gibi bilsemde
yanar yüreğim dağlanırım.
Dağlarında turna sürüleri
dağlarına türküler söylenir.
Şahım doğaya er doğanlar
sürgün vermiş nisan yağmurlarından
dinler dinler ağlar...
Bir sarhoş gece yarısı
doğayı sığdırıp yeşil sırt çantana
uğurlamıştım Sivas’a.
İçimde ne yaz ne de kış köşesi
ne şan ne nişan kaldı.
Bir garip yolcuyadır gül çiçek bahar.
Bülbül çoktan küstü.
Yarından tezi yok
ihtişamla yoğrulur çıplak toprak
ve orta yerinde bir orman. Mankafalar manzaraya dayanamaz
ıhlamur kokar yangınlar
kekik kekik tüter nefes...
Ayık bir gecede
nisan yağmurlarıyla beklerim seni.
Gerçekleri yeşil sırt çantana sığdırıp
bir garip Tanrı misafiri gibi dön gel.
Sofra hayal ettiğince fakir
gönüller hayal ötesi zengin.
Kaç kez helalleştim bir bilsen herkesle
tek sen kaldın fazla bekletme...
Aksulara vurmuşum geleceğimi
beynimden vurulmuşum
görmüşüm görüp göreceğimi.
Bilirim döneceğini.
Kızma birader içimde ne haz ne caz
kalmadı imbikten süzülen yaz.
Bal zehir acı nehir
Balormanında sezonluk değil
ömürlük ayrılık.
Kavuşmak varsa
varsa yoksa bir ipek böceği masalı...
Duvarlarda sesin dualarda izin
dudağımda ezgin ezgi.
Sivas ellerinde sazım çalar.
Nisan yağmurlarıyla öğrendim
nişanladım aklıma asla unutmam...
Unutamadığım bir türkü tutturmuş aklım
Derdo ipe çekilmiş gelmişim geçmişim
bekleyin döneceğim nisan yağmurlarıyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.