HALKIN FİKRİ, DERVİŞİN ZİKRİ...
Halkın fikri, dervişin zikri değiştiğinde mert dayanır namert dayanamaz. Dayaşkasız bireysellikten kitlesele, oradan milletsel boyuta daima ilerici devrimci fikirlerle geçilir. Geçiş mantıksal iradeyle hayal gücüne ve hayvani kuvvetine karşı durmak, harikalar ve efsaneler safsatasına inanmamakla olur. Çünkü belki biraz benzeşerek ama dirençle ve devamlılığın harareti ile evrilir zaman. Bu evriliş sıcak eylemselliğe devriliştir, sonucu da devrimdir...
Devir o devir en demokratik hak kullanımları, hainlikle at başı yarıştırılıyor. Suç kabullenildikçe demir çubukları eritiyor bitmeyen kavgalar. Allah için bunca nefret etmek üzerine programlanmışlık olursa, melek kadar temiz şahsiyetler de bozulur. Erir akıl ve kessen ses vermeyecek saflara savrulur paydaşlar. Gelin kayasında asılır mahfil, mahsurelik nereye yığılır asla cevabı bulunmaz. Masum ve mazlum bekleşmelerde Allah yarattı demeyişin ikrarı, itaati kime ait bilinmez. Kortejlere arif olanlar bile muammayı çözemez. Her acil konuya acıyla yön veren zayıf satırlar kalır geriye. Yazanı iflah olmaz...
Ebedi olmak için yazının esresi, ötresi ve harekeleri önemlidir. Kutlu isyanın, katlı hareketin anlamını bilmeden nidalarla gariplerin üstüne sürülmeler ise ayrıksı ot. Ne ezeli manadır sönmeyen od, olurunu birilerine sormak gerekir. Lafta ehil cinsinden olup, olgun dolgun görünenlere, gülen yüzlü ahenk çıbanı. Ahlar vahlar arası dostluk, üstün kayırmalar, hayır yolunda seyreden hayırsızlar, tarihe isim yazdırma telaşındakiler aynı tandans. Memleketin her karış toprağına sahip çıkmak, Gezi yollu aforizma tam gaz. Tüm varlıklanmaların üzerine makam ve mevkii kazanma kaygısı tam dans…
Merkezkaç kuvvetle kaç çeşit plan varsa dayatıldı, milletin artık meseleyi anlaması gerekirdi. Anlam bile aramadı. Arayı darayı hesap edemedi. Haliyle izanı mizanı zayıfı, illeti milleti ayni kefede tartıldı. İnsanlığa hükmeden ezeli müjde, kökünden kökeninden koparıldı ve sözünde duran kalmadı. Mücadele adamı olmak ise herkesin sahip olamayacağı türden erdem. Aklı, kalbi ve dili mühürlenmişlerin harcı değil. Harcıalem öteye beriye saydırmalar akla gerçek dışılığı mıhladı. Oysa nalına mıhına mevzu bahis açık seçik; "Siz ne haldeyseniz, başınıza o haldekiler getirilir… ” İşte seçim seçim diye tutturulan türkü o türkü Türküyem…
Türkün ocağında tüten söz ahir zamandan gelme, belli merkezlerde, nameskun mahallerde yazı didikleyicisine, kazı tiftikleyicisine esin kaynağı. Araflı taraflı yakaların, karşı yakaların, yaka kartlıların, yazıya değil yazgıya takıldığı, azıya azgınlığa bulaştığı, sağa sola savrulduğu için, ‘helal haram kargaşası kâfidir yıkılmaya’ sözü perçinlendi. Artık anlayan anlar...
Öyle bir an gelir ki mevsim, hayatı bilene, gerçekleri kavrayabilene her dem bahardır. Her dem ilkyazdır. Çünkü tüm haksız orantısız hükümler eşyanın tabiatına aykırıdır. Halk eşyanın en parlak görünen yüzüne, en cilalı sathına hayrandır. İlk fırsatta kişiler, zatlar, muhteremler, yatlar katlar, işler güçler, sınıflar ve ideolojiler tesadüfi ve geçici heveslerle meyillenir. Aidiyet ve derin kanaatlere hiç mi hiç aldırılmaz. Sabit fikirliliği yücelten ve kindarlaşmayı dirilten temelsiz fikirlere kayar mutlu azınlık. Hal böyle olunca sessiz çoğunluğun nüfuzu sarsılır. Sağır sarmalda güçlendikçe zayıflayan, harb ettikçe gerileyen, darb ettikçe darbelerle debelenen, gece nöbeti vurgunlarına savrulur hayat. Nüfusa devşirilir kavruk kabiliyetler. Halka sürekli telkin edilen ve şırıngalanan fikirler ne kadar aksi, ne çok yanlış olursa olsun göze batmaz. Bir acayip şekilcilik türer…
Zaruretten satılık ızdırap, zihinde basmakalıp hayal dünyaları yaratır. Bu çokgen yaratı halk ile fikirler arasındaki eksikliği tımarlar. Habis tümör dünyayla mantıksal bağı ve iletişimi koparır. Kopuşla diğer aşamaya geçilir, akıllı ilaç ağı güncellenir. İsrafa dönük istifçilik hortlar, birbiri peşine takılmalar, takipli takipsiz sıralanışlar büyük incinmeyi getirir. İn cin kapışmasında en ulvi fikir ve ideler basitleştirildikçe, kitlelerin zarfı okunmaz, mektubu anlaşılmaz olur. İşler gittikçe zorlaşır, güçler kolaylaşır. Güçlü veya güçsüz, halkoyuna yayılan ve güdümlenen bu idesel tutum, tüm demokratik gelişmeleri yer bitirir. Fazladan felsefi ve bilimcil değerler yok sayılır. Halkın seviyesine inmek, ayağına gitmek zul görülür. Tepeden zum yapılır, tam olmasa da tabakalaştırılan ve tebaalaştırılan halk uğruna anti demokratiklik süzgeci kurulur. Hemen herkes kuraya tabi tutulur. Tabii ki aşılanan ideolojisizlik halkın nüvesine çarpar. Çarpma etkisi mevcut değişimin karanlığını ifade eder. Kelebek etkisi o saatten sonra ilerleme değil gerileyiştir. Final bir lokma bir hırka meseli ırka, dine, mezhebe, aşırı fikriyata göre yeniden incelikle hesaplanır. Çıta yükseltilir ve çatı çökertilir. Temel sağlam ise ne ala...
Yoksa halkın fikri, dervişin zikri değiştiğinde mert dayanır, namert kaçar. Kaçar ama fazla dayanamaz, fikir zikir pınarında ölü cereyana çarpılır. Zaten toplumlar denizinde kendini içinde bulmaması için mantıksal deliller de bir bir yok edilmiştir. Felsefe sayfa sayfa kopartılınca, seferler safha safha karartılınca her eylemliliğe gizli ortaklık ve ikiz yapılı benzeşmeler zuhur eder. Şeffaflığın kalkması ve pratik düşüncenin kararması kirli sürecin temposunu düşürür. Tansiyon yükselir, mantık zincirinin halkaları bir bir kırılır. Mantık tersine yersine işler. Böylece dinleyenlerin üzerinde aşırı etki yapacak, derin izler bırakacak metne dayanan nutuklara ihtiyaç doğar. Okunan nutuklar filozofça yazılmamış olsa da geri çekilmez, çetrefille şerbetlenir…
Şehri şair uleması ile şehir filozofları yönetmelidir iddiası, halkı hareketlendirme fikrine dayandırılır. İdeal meydanlar hayallere sevk edilir. Yapılanlar edilenler teması bol bol işlenir. Diğer yanda iddiasız metinlerdeki ayıp ve kayıp, haya ve hatalar, lisan kaygısızlığı ve dil sürçmeleri hiç önemsenmez. Geniş yığınlar için ver gazı gitsin babında ciltler dolusu laftan ibaret kopuk nutuklar, halkın geleceğine dair sarf edilen özlü birkaç cümleden daha değerli değildir. Zaten ağzı açık dinleyenlerin doğruyu yanlıştan, haramı helalden ayırt edebilme yetisi zımparalanmış, yok edilmiş olduğundan nutkun içeriği ve kapsamı hiç önem arz etmez...
Arzı talebi karışık süreç, bilime inananları, ilme güvenenleri şok edecek yol ayrımına sürüklense de daima umut vardır. Aklın arka yüzünde talebe tehlikesi olsa da nihayetinde nutku tutulanlar yine karavana nutuk atanlarla olur. Çünkü sıradan davranış kurbanları mantıksal değerlendirme, etiksel değerleme yapamazlar. Övgü beklerken sövgü gündemlenir. Hayal kırıklığı yaşayanlardan aklın kontrolünde tavırlılık arzulamak fevkalade büyük beklentidir. Yıllar yılı yanılmalar, yanıltmalar ve yansımalar yalnızca yangını körükler. Depresyon son demine depremlerini ve artçılarını sürdürür. Mucizeyi mucize sahiplerinden göreceğine inandırılan ve gerçek olmayanın gerçeğe üstünlük sağlayacağı safsatasıyla avunanlar yerinde sayar. Gerileyişlerle binlerce yıldır oyalandıklarının farkına varamazlar…
Varsın olsuncu halktan, emanet gergefinde oya oya demokrasi işlemesini beklemenin şimdilik boşa beklemek olduğu tescillendi. Bu rüyadan uyanış ise başka eklemelere, eklemlemelere, eklentilere bağlı. Ne yazık ki yeniden yol inşa edemeyecek kafadan eklemlilere de hiç gereksiz bağlı. Bu ağır bağımlılıktan, dervişin fikri zikri masalıyla yıllarca uyutulan halkın bir anda kurtulması zor. Kusura kalmasın ama kısa zaman diliminde fikir değiştirdiğini ve ikircikli zikirlere sırt döndüğünü beklemek de hayaldir. Bu bizzat hayal gücünün zorlanmasıdır…
Halkın fikri, dervişin zikri aynı kalsa da unutmamak gerekir ki; mucitlerin icadı, fatihlerin fethi, iktidarların azameti, devletlerin kudreti, kainatın kaimi, zerresi kebiri, topu yekûnu sadece halkın hayal gücü üzerine oturtulur. Yaşananlar kötüye değiştikçe bıçkın aktörler zorbalaştıkça fikir zikir zemini kayganlığını korur. Kaymak ve kaburga kırmaktan korkunç olan kendi yalanlarına kendisi kananların ibretlik halidir. Şimdilik ibretialem durum bundan ibaret…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.