KUSURLU GÖÇE TUAL...
Bir tuhaflık var havada
bin yılların kırığı su dövüyor havanda.
Temmuz ayı kaynıyor sarısıcak
balyoz gibi ağır tual
kusurlu göçe amade ağırdan renkleniyor.
Kan kırmızı kiremitli çatılarda leylim
han duvarlarında leylek kabartmaları.
Kabına sığmazlık göçüyor uzaklara
Deniz mavisi tuale taşınınca güneş.
Gri bulutlar barikat kurmuşlar göğe
nereye denklesen başka mana.
Filmin alt yazıları her dilden
her dilden göç ömür boyu yalnızlık...
Bir gariplik var havada
Temmuz sonu sıcağı fışkırıyor havanda.
Birçok yerinden delinmiş sanki gök
kızgın lavlarını döküyor kalıplara.
Beyinler yanmış baskül yanlış tartıyor
en bilinen masallarda ölümsüzlük patlıyor.
Dört kollu sallarda ayrılık baskını
masalarda eksik muhabbet baskısı.
Kuş desenli kuşkular pazarında bensizlik
çarşı pazar dalaşan diller lal.
En yetenekli kuşlar kafesinde özgür
avlularda çene çalıyor benli kocakarılar.
Bencillik cisim cisim isimsizlik sızdırıyor
sarhoş melemesi yarı bodruma gizleniyor.
Sütle bezenen koca memeler boşalıyor
havada göç boşanmaları...
Bir tutsaklık var havada
kusurlu göçler zindanında havasızlık.
Patlak ampul altında eksik dava
voltalarda salınan nara tanıdık nara.
Sarımtırak hayatlar kavruk
zırlamalar müzesinde yüzler yamuk.
Bastonlara koca taşlı yüzükler takılmış
taklara kara kalın kaşlar çatılmış...
Bir tuhaflık var havada
hafiften bereket timsali dağlara yolculuk.
Dağlarda dağ gibi adamlar aşka vurgun
kuytularda ağlak gölgeler durgun.
Böğürtlenler ağlıyor böğüre böğüre
dışı yanar içi kanar dağlarda bir tuhaflık.
Sanki demir gibi ağır yollar uzuyor
Temmuz cehenneminde asfalt yollar eriyor.
Pamukşeker diyarlara yolculukta
alev yağmurunu topladım göğün sen yüzünden.
Astım çamaşır ipine ıslak ıslak
enteresan bir hava var
havada tuhaflık
havanda su dövüyor yalnızlık.
Çalımı ıslık ıslık hayat tılsımı
maviye çalan gözler bir tuhaf ayrılık...
Bir vakıf gurabiyelik var havada
yalnızlığı içiyorum gök yüzünden.
Yüzümde balyoz gibi göz yaşları
yaslandığım tuale yansıyan hüzün.
Yalım yalım hüznü arıyor leylim
El heykellim hiç havamda değilim.
Tanıyamıyorum beni bendeki seni
sendeki ben her tanıdıktan ileri.
Bir göçmen kızı rüyasıyla kızarıyor sema
simasını çoktan unuttum beyim...
Bir tuhaflık var havada
çok garip bu temmuz sıcak ötesi sıcak.
Derdo eriyorum pik demir külçeden
yüzyıl artıkları havanda su döverken.
Can havliyle göçüyorum çelik maviye
kusurlu göçe tual deniz renginden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.