TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

25 Temmuz 2023 Salı

LOZAN, YALAN VE TALAN…

 LOZAN, YALAN VE TALAN…


Son çeyrekte Cumhuriyetin devasa nimetlerinden doymazca yararlanan Cumhuriyet düşmanları, yıllar yılı hiçbir tarihsel belgesi ve gerçekçi dayanağı olmadan bir kuyruklu yalan yaydılar. Kasıtlı medya şebeklerini ve büyük sermaye şebekelerini referans göstererek yalan rüzgarına kapıldılar. İncelikli geliştirilen garezci fikri fütursuzca kullanarak Lozan’ı karaladılar. Bolca taraftar topladılar. Oysa işin aslı Lozan üzerinden yığınla yalan ve yağma talan. Bir asır geçti hadi yırtın Lozan’ı görelim, madem aynı gemideyiz bir kez daha kurtulalım. Biz Lozancılar da sizi alkışlayalım…


Bu yaygın yalan yıllar içinde elbette başta akılları şaşırttı. Yalana önce her fırsatta yalanı atacaklar ile savunacaklar inandırıldı. Hiçbir tarihi araştırma yapmadan, savrulan yalanlara kökten inananlar bu masala can dayanmaz türünden paylaşımlar sürdürdü. Şeytan üçgenine hapsolmuş tarihten bir haber birikimsiz ve bilinçsiz bu zerzevatlar çoğaldıkça sahte ve yalan komplo teorisinin savunucuları da arttı...


On yıllarca bu tarih çarpıtıcısı mantarlara, sünger beyinlilere söylediğin inandığın yalan yanlış desen inançsızlıkla itham, savunduğun yalan talan dolan desen kurmaca dinden ihraç ile karşılaşmayı göze almak gerekiyordu. Talancıların topunu Allah’a havale etsen de tarihsel gerçeklere yazık. O yüzden asırlık inançlarda insanları zorlanma derecesine vardırmış bu kasıtlı duruma kayıt düşmek bir boyun borcu babında direnildi. Artık dirence gerek kalmadı. Yüzyıl dibe vurdu, yeni yüzyılın kurgucu yalankarları yıkın Lozan’ı da döviz pik yapmışken toplu kar edelim…


Yüzkitabı’ndan başka kitap okumamış, her fesliyi takkeliyi alim gören abitlere, Cumhuriyet Tarihine ezeli düşman sayan bu aklı evvellere göre neymiş Lozan’da onlarca yıldır herkeslerden saklanan gavurlar lehine çok şeyler varmış. Açın kara kutuları da ayan beyan gerçekleri öğrenelim…


Yalan dolan öğretiye göre; ‘Lozan antlaşması bir zafer değil, hezimetmiş. Lozan antlaşması 100 yıllıkmış. 24 Temmuz 2023’te geçerliliğini yitirecekmiş, hükmü bitecekmiş. Ayrıca Lozan'da gizli bir protokol imzalanmış, o protokolün yüz yıldır halklardan gizlenmiş maddeleri o tarihte hayata geçecekmiş. Lozan antlaşması ile sözde elden gitmiş ülke petrolleri ve madenlerini çıkarıp işletme hakkına ancak 2023'ten sonra kavuşulacakmış…’ Patenti belirsiz bu asılsız uydurmalara kapılmış mal bulmuş Mağribilere bir Bardakçı-k bilgiyi borç kabilinden sunmak lazım. Ders olsun o konaklara kanaklara, varsayılan o gizli anlaşmanın son maddesi; aynen şöyle: “Madde 21- İş bu gizli anlaşma 24 Temmuz 1923 günü Lozan Palas Oteli Kömürlüğünde Türkiye Hariciye Vekili İsmet Bey ile İstanbul Yüksek Komiseri Sör Horace George Muntagu Rumbold tarafından gizlice imzalanmıştır.” Yalandan kim ölmüş…


Yıllarca bu alaycı madde benzeri yığınla zırva dolaştı durdu internet duvarlarında. Koca koca, hacı hoca adamlar da bu yalanlara ibadet yerine beş vakit taptılar. Yalan olduğunu bile bile bu palavraları sokma akılla tam gaz tespihe dizdiler, methiye düzdüler. Tam bir komplo teorisi kündesi. Bol tuzaklı algı operasyonu. Lozan’daki bu gizli antlaşmanın gizli maddelerini kafasına göre bir bir açıklayan kıçı yere yakın çokbilmişler bile türedi. Tarih yazılırken tüneyenler, tüneklerinden çıkıp tüme vardılar yalan makinesiyle. Zaman makinesinin karanlık koridorlarına dalıp uydurma aktarımlarına düzmece kanıt araştırdılar...


Şimdi harç bitti yapı paydos. Yarın yeni yüzyılın ilk günü o halde. Yakın şu Lozan’ı da saadete erelim bu dünyada. Öbür dünya kime kalırsa kalsın. Bu gizli belgeleri nerede ve nasıl, artık kime neler neleri vererek gördüler ise bir tek onlar o görmüşler çıksınlar er meydanına. Verdik gördük, güldük göğnüdük babında yalanlar tomarıyla iktidarı ele geçirmişler gizli maddeleri sersinler dünyanın önüne. Soksunlar egemen sermayenin gözüne. Gerçekle uzaktan yakından ilgisi, bağı ve bağıtı olmayan bir düzmeceye boyun eğmişlik olmadığını dosta düşmana kanıtlasınlar. Sahnelenen resmen hiçbir geçerliliği ve gerçekleşme olasılığı olmayan türden bir karalama, yavşama ve yanaşma kültürü hoyratlığı değil işte şu şu nedenlerle diye cümle aleme haykırsınlar. İnternet trafiğini ağırlaştıran mod da yalanları kesip kopyalayıp yapıştırarak, resmen yakın tarih talanı yapmadıklarını çarpsınlar yalan dünyanın yüzüne...


Yok bu Lozan yalanı teorisyenlerinin tek amacı ‘Tayyip’te tecelli eden ecdadın ruhudur… Tayyip’e oy vermeyen imansızdır...’ deyip bu yola baş koyan sözde dinci, çakma tarihçi, fesi mısır püsküllü zatlarla gizli iş birliğiyse mevzu derinleşir. Kafayı Lozan 2023 ile bozmuş ve Türkiye’nin o tarihten sonra süper güç olacağına dair saplantılarla bocalayan, kadir kıymet bilmeyen bu hayal tacirleri yarından itibaren ne satacaklar bakalım. Zevatı zehirleyen bu zatlar, Lozan’a, Atatürk’e, İnönü’ye ve Cumhuriyeti kuran kadrolara sövmek üzere kodlanmış bu ayak oyuncuları, bu kırk numara kırkayaklar ve bundan fazlasıyla nemalanmışlar, bu numaracı ve mandacı takımı gizli maddelerin yanı sıra İsmet İnönü’ye atfedilen ‘Lozan’da Musul, Kerkük, Filistin, Kudüs, Yemen Suriye, Mısır, Irak Cezayir, Libya, Balkan ülkeleri ve Ege’de 12 Adalar’ın hiç uğruna düşmana verildi’ yönünde fikre dayanarak saltanatı buralardan başlayarak kurmaya kalkışsınlar da hak verelim. Öyle saltanat artıklarını geçici sığınmacı pozisyonunda yerlileştirerek değil ama...


Bu vatan toprakları henüz Osmanlı iken kaybedilmiş veya verilmiş inanan yok. Balkanlar 1912'de Balkan Savaşlarında, Libya1911'de Trablusgarp Savaşında, Mısır 1882'de, Suriye, Filistin, Kudüs ise 1. Dünya Savaşında elden gitmiş tarihi kayda alan yok. Yeni Osmancılık yapanlara Damat Ferit Paşa’nın Sevr anlaşmasıyla verdiği Anadolu, Osmanlının batılılara verdiği limanlar, demiryolları, maliye, denetim, kullanım ve işletme hakları Lozan ile geri alınmıştır desen asri suç...


Bu kalpazan mantık Lozan Antlaşması’nın sona ermesi veya son kullanım tarihi diye diye son güne geldi. Denildiği gibi öyle bir tarih belgelere işlenmişse eğer vade doldu. O halde Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin müstakil tapusu olmaktan çıkar. Türkiye Cumhuriyeti yaşadıkça belimizi anlaştma olmaktan kurtuluruz. Bekliyoruz ikinci kurtuluşu…


Ayrıca Lozan'da anlaşma maddelerinin hiç birinde ‘petrollerin ve madenlerin 2023'e kadar çıkarılamayacağı’ diye bir ibare de yoktur. Türkiye Cumhuriyeti madenlerini daima çıkarmış, işlemiş, tüketmiş veya satmıştır. Akdeniz ve Karadeniz doğalgazlarını yakmaya başlayacağız, her gün bir yerlerde petrol buluyoruz birlikte yakacağız. Reis öyle söylüyor sürekli. Gerçi çoğunu sattınız ama madenlerin bulunup çıkarılması için Etibank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü –MTA kurulmuştur. Bunlar ve benzer kurum ve kuruluşların temel amacı madenleri bulup çıkarmakta. Türkiye kömür işletmeleri, Demir-çelik fabrikaları Lozan’dan bugüne faaliyette. Katı madenlerde durum budur, petrolün de çıkarılması ve işlenmesi ayni çizgide...


Lakin kendini aynı geleneğin devamı görenler 1950-1960 yılları arasında Adnan Menderes'in Demokrat Partisi iktidarı döneminde özellikle yazılı ve yazılı olmayan gizli ikili anlaşmalarla madenler ve petrol çıkarılması için ABD'ye büyük tavizler verildiği de unutmamalıdır. Eğer madenlerin ve petrollerin çıkarılıp işletilmesine yönelik bugüne yansıyan bir kısıtlanma varsa Demokrat Parti hükümeti yıllarındaki yabancılara onay veren anlaşmalara bakılması gerekir. Lozan ve İnönü’yü karalamakla bu ayıbın saklanacağını ve günahın önüne geçileceğini sanmak bugün geçerlidir. Aslında bu aferistler her sövdüklerinde kutsallaştırdıkları Menderes’e sövüyorlar farkında olmadan. Lozan’a ve İnönü’ye değil…


Eğer İnönü Lozan’da müfterilerce iftira edildiği şekilde tavizler, gizli tavizler vermiş olsaydı, 1954 yılında Menderes’in ABD ve diğer kapitalist ülkelerle yaptığı petrolde özelleşme ve özelleştirilmenin önünü açan anlaşmalara; "kapitülasyon anlaşması…" diye karşı çıkar mıydı? Ülkeyi sevmek tam bağımsızlığa inanmaktan geçer, gerçek vatanseverlik yalan dolanlarla, Lozan’dan başlayarak ülkeyi var eden değerlerle uğraşmak, talan edebiyatına destek olmak, yalan rüzgârlarına kapılmak değildir. Madem yurtseverlik baştacımız yüz yıl geçti, vade doldu yarın ilk gün, Lozan ile elimiz kolumuzu mbağlayan maddeleri bir bir çöpe atalım ve şu binlerce yılın en boğucu Temmuz sıcağında denize karşı birlikte serinleyelim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...