TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

18 Ekim 2023 Çarşamba

STOCKHOLM SENDROMU DÜRTÜLÜ SAVAŞ

 

STOCKHOLM SENDROMU DÜRTÜLÜ SAVAŞ


Bu yazı dünya gündemine delikler açan ve gittikçe pervasızlaşan savaşa dair son yazılarımdan biri olsun dileğindeyim. Elbette biliyorum her türden savaş tatminkârsızlığın hoyratlaşmasıyla faşizanca ilerler. Savaşçıl hayallerin tamamı emperyalizme hizmetçiliğin izdüşümüdür. An ve an gecikilen ve bir türlü hayata ulanamayan barış ise her türden, türdeş savaşların tatminkârlık ölçüsüdür. Ancak Stockholm Sendromu dürtülü savaşlar, tıpkı bir süredir Ortadoğu’da yaşanan gibileri en tatminkarsızıdır. Bu tatminsizlik bizzat çoluk çocuğumuzun geleceğini kirletmedikçe, bile isteye misakı milliye sarkmadıkça, bila sebep bireyi olduğum millete yönelmedikçe savaşa dair yazılarımda birilerinin karşılıklı hak ettikleri yazgı deyip geçeceğim. Yani derinlemesine değerlendirmelere girişmeyeceğim. Aksi halde zaten yazı mazı nafile çizmeleri giyme vaktidir. Vakit dara düşünce darağacı nafile, yedi düvel deccala karşı aşkla içeriz savaş şerbetini…

 

Her gün hiç günahsız çocuklar savaş tezgahında göz göre göre katledilirken asla banane demeyeceğim. Yalandan haydin gazaya haydin şahadata naralarına da aldırmayacağım. Hafiften topuna dokunduracağım çünkü Stockholm Sendromu bunalımındaki mitler, saygın ve geleneksel formda hayal gücünü depreştiren, baş döndürücü bir dünyada tanrılar ve tanrıçalar üzerinden savaşırlar. Lafta evreni, evrenin oluşumunu ve insani varoluşu sorgulayan alegorik formdadır üstlenilen savaş. Aslı savaştan ziyade zatları, kavramsal cihad ahengiyle çeşitlendirilen imgelemdir. Ve genellikle simgeleştirilen imrendirici bir çerçevede ilkel imajlı sembol savaşlarla ebedi düşmanla hesaplaşılır. Yani topunda görüntüde ve kani derecede mitler ile hitler savaştırılır. Oysa tam tersidir arzulanan...

 

Yeryüzü bu benzerlikte bin yıllardır altyapısı hazır, komple asrın felaketine yol açabilecek savaşlar gördü. Yine böylesi bir savaşa doğru sürükleniyor. Savaş komplocuları ve savaş kompradorlarına getirisi belli, savaşkanlara götürüsü felaket ve her milleti eşit oranda olmasa da illa ki farklı ölçeklerde etkileyecek boyutta bir savaş cereyan ediyor. Zaten etki tepki sarmalında yıllar yılı işletilen süreç hep aynı, sadece coğrafyalar ve savaşkan milletler farklı. Yani bu paralelde güney cephesinde değişen hiçbir şey yok...

 

Tek değişkenlik Stockholm Sendromu açmazındaki hitler ile haliyle hala geniş zaman kipinde kalanların, imalı veya imasız faşizan ayrıntılara dayandırılan bu savaşta kendilerine yer bulması. Topunun salt kanlı savaş empozeli kıskaçta nirengi noktası olması. Mitaya ulaşma yolunda her meta ve materyalin oburca kullanılması. Bu ağır kusurlu kurgunun özü varlığın başladığı ve son bulduğu yerin de sonuna gitme takıntısıdır. Mitleri hitlere bağlayan ‘promisya saflığı’yla girişilen bu körü körüne savaş, diğer taraftan körü körüne mitaya inanmışlığın insanlık dışı uzantısıdır. Ve ne yazık ki bu sapkın tapıncaklık zamanla mabet ve hastane saldırılarıyla bezenmiş kanlı vahşetleri de çağrıştırır. Hatta çağın zıddına konumlanan israelite ve ikraelite yaptıklarından utanmaz ve çekinmez kisveye bürünür...

 



Her hamlesiyle çağı zorlayan bu mitler ve hitler savaşında, çağdışı aldırmazlık ve çıplak uyarıları görmezlik dünyayı acı sona endeksler. Bu tip savaşlar tüm temel değerleri yok eder, hayatı bıçak gibi keser. Bin yılların birikimi usül ve kutsi yolların yeryüzü ahengi, savaş dayatısıyla savaşa özgü uygunsuz tasarımlarla bozulur. Salt rezervden harcanan insanlık biter. Çocuklar ölür. Stockholm Sendromu düzlemindeki harcanışlar mekanik monologlara hapsolur. Ortadoğu’da ilk ve son istasyondaki dialogsuz savaşvari sıkışmayla birlikte dinler arası savaşın silindirik çapı genişler. Mitler ve hitler üzerinden dinsel dozdaki savaşçıl atmosfer yeryüzünü kuşatır. Hayati hatalar zincirinin son halkası savaşlarda olduğu gibi insanlığı şok edecek derecede enlemi boylamı belirsiz bu savaşta da en masumlar yani çocuklar en başta incinir...

 

Stockholm Sendromu saplantılı mitler ve hitler savaşında, mitler dip akılla hitler pik akılla amaçtan şaşmışlıklarını hep saklarlar.  Bazen bozulan işler bir anda daimî savaşa bağlanır. Buzdolabından çıkarılan sıcak savaş, bıçak ucu mitsel değinmeler, yalan dolan hitsel yakıştırmalarla kısa sürede alevlendirilir. Sonrası mitler ve hitler versiyonu savaş rüzgârı. Rüzgâra kapılanlar yüzünden Stockholm Sendromu dürtülü savaşta yaşanan ve yaşatılan tatminkârlık oranı aşkın derecede dengesizleşir. Öyle ki barışçıl tüm teşebbüsler, gizli artniyetleri açığa düşürür. Doğru ipuçlarının doğrulanması çok zaman alır. Özen, düzen ve güven kaybı yaşanır. Sıcak savaştan vakumlanan vakalar asla masum olmayan mitleri ve hitleri manyetik kalıplarda saklar. Yani din bağlamlı mitolojiye baskın taraftarlık, barış duyarlılığına yön kaybettirir. Rota kendiliğinden değişir. Tatminkâr ölçüde fedakârlık yüzünden, mitler hitler versiyonu hesaplaşma bizzat sıcak savaşı önceler…

 

Önceden beri bu coğrafyayı kuşatan zehirli atmosfer, milli ve yerli havanında dövülen kindar savaşlarla temizlenemez. Her cepheden mistik oligarklar sürekli mitleri ve hitleri kullanır. Kutsanmış mitolojiyi yeryüzüne dayatan mitler ve hitler, alegorik sorgulanmayı hiçe sayarak, yakalanılan Stockholm Sendromu’nu savaşa gerekçe göstererek tatminsiz düzey özlemini genelleştirirler. Savaş karşıtlığı genellikle kirli savaşa dönük ayarsızlık ve yalan yanlış kodlamalar yüzünden taban bulmakta zorlanır. İlla ki imkânsız sanılan imler savaşı haklı gösterecek densizlikle bir bir sıraya konur. Böylece tadımlık barışçıl kurulum ve barışın getirdiği avantajlar akıllardan silinir. Akılları akla kara arası savruk salınım zedeler. Akabinde dikkat sahafı tavrıyla, rikkat zaafı takibiyle merhamet harcanır. Savaş heveslisi vicdansız tatminsiz cüret baş köşeye oturtulur. Distopik masal havasında cereyan eden savaşlar, birbirine uzak veya yakın iki istasyon arasındaki coğrafik harcanmayı günceller. Ağır bedelli savaş için silik ve etkisiz elastik tipler seçilir. Bunlar izansız tutku çerçevesinde tutarsız sinyallerle, mizansız gayrimeşru tuşlamalar ve insafsız abartılı taşlamalarla savaş ilahlarına, mitlere ve hitlere dönüştürülür.

 

Stockholm sendromu dürtülü ve örtülü savaşlarda, barışı öteleyen ve evrensel önermeleri hiçleyen savaşkan mitler ve hitler düşün ötesi ağır tahribatı görmezden gelirler. Bir gün muhakkak savaş suçlusu tahkikatı olduğunu bile bile resmen kalıcı zihin felci yaşanır. Sağlıksız kanaatler, faşizan amaçlı umular tekrar tekrar ayarsızlaştırılır. İnsani ölçü kayar, soyut ve somut anlayış birbirine dönüşür ve tatminkâr ölçüt hakkıyla tanımlanamaz. Çocuklar ölür ölür…

 

Ve yine safi çocukların öleceği yürek kanatan savaşların bir yenisi daha biri bitmeden, bambaşka ‘promisya sofistikasyonu’nda mitler ve hitler temelinde şimdiden planlanır. Gözün çıksın paragöz dünya, göz deliklerine küçük dünyalar dolsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...