STOCKHOLM SENDROMU DÜRTÜLÜ SAVAŞ
Bu yazı dünya gündemine delikler açan ve gittikçe
pervasızlaşan savaşa dair son yazılarımdan biri olsun dileğindeyim. Elbette
biliyorum her türden savaş tatminkârsızlığın hoyratlaşmasıyla faşizanca
ilerler. Savaşçıl hayallerin tamamı emperyalizme hizmetçiliğin izdüşümüdür. An
ve an gecikilen ve bir türlü hayata ulanamayan barış ise her türden, türdeş
savaşların tatminkârlık ölçüsüdür. Ancak Stockholm
Sendromu dürtülü savaşlar,
tıpkı bir süredir Ortadoğu’da yaşanan gibileri en tatminkarsızıdır. Bu
tatminsizlik bizzat çoluk çocuğumuzun geleceğini kirletmedikçe, bile isteye misakı
milliye sarkmadıkça, bila sebep bireyi olduğum millete yönelmedikçe savaşa dair
yazılarımda birilerinin karşılıklı hak ettikleri yazgı deyip geçeceğim. Yani
derinlemesine değerlendirmelere girişmeyeceğim. Aksi halde zaten yazı mazı
nafile çizmeleri giyme vaktidir. Vakit dara düşünce darağacı nafile, yedi düvel
deccala karşı aşkla içeriz savaş şerbetini…
Her gün hiç günahsız çocuklar savaş tezgahında göz göre göre
katledilirken asla banane demeyeceğim. Yalandan haydin gazaya haydin şahadata
naralarına da aldırmayacağım. Hafiften topuna dokunduracağım çünkü Stockholm
Sendromu bunalımındaki mitler, saygın ve geleneksel formda hayal gücünü
depreştiren, baş döndürücü bir dünyada tanrılar ve tanrıçalar üzerinden savaşırlar.
Lafta evreni, evrenin oluşumunu ve insani varoluşu sorgulayan alegorik formdadır
üstlenilen savaş. Aslı savaştan ziyade zatları, kavramsal cihad ahengiyle çeşitlendirilen
imgelemdir. Ve genellikle simgeleştirilen imrendirici bir çerçevede ilkel
imajlı sembol savaşlarla ebedi düşmanla hesaplaşılır. Yani topunda görüntüde ve
kani derecede mitler ile hitler savaştırılır. Oysa tam tersidir arzulanan...
Yeryüzü bu benzerlikte bin yıllardır altyapısı hazır, komple
asrın felaketine yol açabilecek savaşlar gördü. Yine böylesi bir savaşa doğru sürükleniyor.
Savaş komplocuları ve savaş kompradorlarına getirisi belli, savaşkanlara götürüsü
felaket ve her milleti eşit oranda olmasa da illa ki farklı ölçeklerde
etkileyecek boyutta bir savaş cereyan ediyor. Zaten etki tepki sarmalında
yıllar yılı işletilen süreç hep aynı, sadece coğrafyalar ve savaşkan milletler
farklı. Yani bu paralelde güney cephesinde değişen hiçbir şey yok...
Tek değişkenlik Stockholm Sendromu açmazındaki hitler ile haliyle
hala geniş zaman kipinde kalanların, imalı veya imasız faşizan ayrıntılara
dayandırılan bu savaşta kendilerine yer bulması. Topunun salt kanlı savaş
empozeli kıskaçta nirengi noktası olması. Mitaya ulaşma yolunda her meta ve materyalin
oburca kullanılması. Bu ağır kusurlu kurgunun özü varlığın başladığı ve son
bulduğu yerin de sonuna gitme takıntısıdır. Mitleri hitlere bağlayan ‘promisya
saflığı’yla girişilen bu körü körüne savaş, diğer taraftan körü körüne mitaya
inanmışlığın insanlık dışı uzantısıdır. Ve ne yazık ki bu sapkın tapıncaklık zamanla
mabet ve hastane saldırılarıyla bezenmiş kanlı vahşetleri de çağrıştırır. Hatta
çağın zıddına konumlanan israelite ve ikraelite yaptıklarından utanmaz ve çekinmez
kisveye bürünür...
Her hamlesiyle çağı zorlayan bu mitler ve hitler savaşında, çağdışı aldırmazlık ve çıplak uyarıları görmezlik dünyayı acı sona endeksler. Bu tip savaşlar tüm temel değerleri yok eder, hayatı bıçak gibi keser. Bin yılların birikimi usül ve kutsi yolların yeryüzü ahengi, savaş dayatısıyla savaşa özgü uygunsuz tasarımlarla bozulur. Salt rezervden harcanan insanlık biter. Çocuklar ölür. Stockholm Sendromu düzlemindeki harcanışlar mekanik monologlara hapsolur. Ortadoğu’da ilk ve son istasyondaki dialogsuz savaşvari sıkışmayla birlikte dinler arası savaşın silindirik çapı genişler. Mitler ve hitler üzerinden dinsel dozdaki savaşçıl atmosfer yeryüzünü kuşatır. Hayati hatalar zincirinin son halkası savaşlarda olduğu gibi insanlığı şok edecek derecede enlemi boylamı belirsiz bu savaşta da en masumlar yani çocuklar en başta incinir...
Stockholm Sendromu saplantılı mitler ve hitler savaşında,
mitler dip akılla hitler pik akılla amaçtan şaşmışlıklarını hep saklarlar. Bazen bozulan işler bir anda daimî savaşa
bağlanır. Buzdolabından çıkarılan sıcak savaş, bıçak ucu mitsel değinmeler, yalan
dolan hitsel yakıştırmalarla kısa sürede alevlendirilir. Sonrası mitler ve
hitler versiyonu savaş rüzgârı. Rüzgâra kapılanlar yüzünden Stockholm Sendromu
dürtülü savaşta yaşanan ve yaşatılan tatminkârlık oranı aşkın derecede
dengesizleşir. Öyle ki barışçıl tüm teşebbüsler, gizli artniyetleri açığa düşürür.
Doğru ipuçlarının doğrulanması çok zaman alır. Özen, düzen ve güven kaybı yaşanır.
Sıcak savaştan vakumlanan vakalar asla masum olmayan mitleri ve hitleri
manyetik kalıplarda saklar. Yani din bağlamlı mitolojiye baskın taraftarlık,
barış duyarlılığına yön kaybettirir. Rota kendiliğinden değişir. Tatminkâr ölçüde
fedakârlık yüzünden, mitler hitler versiyonu hesaplaşma bizzat sıcak savaşı
önceler…
Önceden beri bu coğrafyayı kuşatan zehirli atmosfer, milli
ve yerli havanında dövülen kindar savaşlarla temizlenemez. Her cepheden mistik
oligarklar sürekli mitleri ve hitleri kullanır. Kutsanmış mitolojiyi yeryüzüne
dayatan mitler ve hitler, alegorik sorgulanmayı hiçe sayarak, yakalanılan
Stockholm Sendromu’nu savaşa gerekçe göstererek tatminsiz düzey özlemini
genelleştirirler. Savaş karşıtlığı genellikle kirli savaşa dönük ayarsızlık ve
yalan yanlış kodlamalar yüzünden taban bulmakta zorlanır. İlla ki imkânsız
sanılan imler savaşı haklı gösterecek densizlikle bir bir sıraya konur. Böylece
tadımlık barışçıl kurulum ve barışın getirdiği avantajlar akıllardan silinir.
Akılları akla kara arası savruk salınım zedeler. Akabinde dikkat sahafı
tavrıyla, rikkat zaafı takibiyle merhamet harcanır. Savaş heveslisi vicdansız tatminsiz
cüret baş köşeye oturtulur. Distopik masal havasında cereyan eden savaşlar,
birbirine uzak veya yakın iki istasyon arasındaki coğrafik harcanmayı günceller.
Ağır bedelli savaş için silik ve etkisiz elastik tipler seçilir. Bunlar izansız
tutku çerçevesinde tutarsız sinyallerle, mizansız gayrimeşru tuşlamalar ve insafsız
abartılı taşlamalarla savaş ilahlarına, mitlere ve hitlere dönüştürülür.
Stockholm sendromu dürtülü ve örtülü savaşlarda, barışı
öteleyen ve evrensel önermeleri hiçleyen savaşkan mitler ve hitler düşün ötesi
ağır tahribatı görmezden gelirler. Bir gün muhakkak savaş suçlusu tahkikatı
olduğunu bile bile resmen kalıcı zihin felci yaşanır. Sağlıksız kanaatler,
faşizan amaçlı umular tekrar tekrar ayarsızlaştırılır. İnsani ölçü kayar, soyut
ve somut anlayış birbirine dönüşür ve tatminkâr ölçüt hakkıyla tanımlanamaz. Çocuklar
ölür ölür…
Ve yine safi çocukların öleceği yürek kanatan savaşların bir
yenisi daha biri bitmeden, bambaşka ‘promisya sofistikasyonu’nda mitler ve
hitler temelinde şimdiden planlanır. Gözün çıksın paragöz dünya, göz
deliklerine küçük dünyalar dolsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.