GELECEK KAYGISI...
Savruk sosyal kaynaştırma ve devrik siyasal yarışma metodundan tebalaştırılmış kitleler bile rahatsızlandı. Özellikle belli kesimler de mevcudu sorgular, geleceğe dair hesap sorar hale geldi. İnandırıcı yanıt bulamayanlar başına buyruk başka bir çizgiye evrildi. İşte bu sosyal durum ve duruma dair bambaşka siyasal tutumlar er ya da geç başkanlık yarışını da etkileyecek. O yüzden gelecek kaygısı şimdiden vurdu...
Son yıllarda din kardeşliği bahanesiyle milyonlarca vatanlı vatansız, mülteci değil geçici misafir kurtarılmış bölgelere öbek öbek yığıldı. Yığma öylesine haddinden fazla abartıyla güncellendi ki ta metropollere kadar yayıldı. Bu yağmacı yayılma hali denetimli bölgeleri, denetimli olmaktan çıkardı. Bölgesel ve genel manada içten içe çöküşe ve tatlı rüyaların karabasana dönüşmesine bir çok neden var, neden içinde neden gizli. İşte bu çözümsüzlük dilbaz ve dinbaz siyasetinde, gelecek kaygısını da ayyuka çıkardı...
Her seferinde gerisingeri başa sarışlar, dünden geleceğe ciddi sarsılışın emaresi. Bu sarmal ilkin kendi atılımcılarını katılımcılarını, yani bir bir kendi müritlerini harcar, yer. Çünkü bir türlü çözülmeye karşı durulamayınca, lafta savunulan din ve ahlak ülküsü toplum katmanlarında iyice çöker. Güvenilecek dal kalmaz, yılana sarılma vakti gelir çatar. Böylece görüntüsü ahlaki ve dinsel, görünmezi mantar tipler ile hayatlara sokulan sapkın eğilimler, iyice göze batar. Kurtarıcı kılığındalık resmen ahlak fakirleşmesini, din yoksullaşmasını kapılara dayatır. Ve dilbazlarla dinbazların kurguladığı sağ ve sığ din siyaseti her fırsatta reddedilir. Kaygı bundan ibaret..
Bu arada on yıllardır gizliden gizliye sürdürülen, ibadet gibi özenilen, özel şahsa çıkarcılık da sekterlenir. Gerçi anında yeni çıkar odakları çıkar, yeni rant çatışmaları doğar ama dostken düşman olan nice kafalar koparıldığından etki, tepki derken öfkeli ve alaycı diziliş kendi temsili gücünü yaratır. Sırasıyla, eski ama yeni birbirinin benzeri kurulanlar, son yılların rağbet gören temsil ve dizilişini tartışır ve tartıştırır. Topu körlemesine ve bireysel vicdanlara hükmeden basmakalıp kalıplaşmadan başka bir şey değildir oysa. Ne yazık ki bu yeni serüvenin yol göstericileri de yine dinbazlar ve dilbazlar olur...
Parametrik kurvenin gösterdiğine göre bir süre daha büyük sermayenin gözetiminde böyle götürülmeye çalışılacak gibi. Ancak dinbazlar hissesine düşenle yetinmeyince yine agresif dincilik öne çıkarılabilir. Açık faşizmle örtüşen dilbazlar daha da acımasızlaşabilir. Yani resmen uluorta kapışılacak gibi. Sonuçta yine Millet hüsrana uğrayacak. Kaygının özü, sözü gözü bu...
Bu saçmasapan yön tayinleriyle trajik sona, ağır sancılı bir geleceğe savruluş hızlanmış hala umursamazlıkla yalan yanlışta direniliyor. Sonsuzluğun şifresinin kurmaca kehanetlere bağlanması bekleniyor. Ne yazık ki bu kısır çekişmede çok insafsız ve hayırsız işler gelişir, faşizan paylamalarla beynin hükmü iyice azalır. Yine de doğru dürüst eller, sakınmaz diller parazit fikirlere hizmeti, devamında ayarsızca vahşi bilinmezliklere maddi yolculuğu, sürüdürülen manevi yolsuzluğu engeller. Kuru gürültüye pabuç bırakmaz...
Kurulumu kusurlu sistem kısa bir süre daha devam edebilir, zaten çoktan son durak. İşte gelecek zaman kipli siyasetin bu günü bu tip sağ siyaset. Bunlar din ve ahlak öğretilerini alabildiğine garipleştirdikçe dinbazlar ve dilbazlardaki adanmışlıkta inceden kayboluyor. Bu belli belirsizlik, gelecek zamanlı geçişlerde genişleme ve daralma yaratarak tabelayı değiştiriyor ve tabloyu da kararttıkça karartıyor.
Vakti zamanı geldiğinde lastik mühür tam o karaltıyı es geçecek gibi. Yani dinbazlı dilbaz siyaseti kendi kurduğu tuzağa kendi düşecek sanki. Ne yazık ki binbir zahmet kurulan çeyrek yüzyıllık saltanat bitecek gibi...
Hal ve gidişat mülteciden hallice şimdilik bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.