FES BAŞA, SERPUŞ NAŞA...
Fes, kenarsız kırmızı renkli bir Scots serpuşu. Çıkış menşei, varış eşiği biraz karışık bu ibikli fez, yerli ve milli farz edilip, vaktiyle kenar, civar tez elden patates kafalara oturtuldu. Belkide tarihteki ilk şapka reformu. Er kişilere fermanen kılık deformu. İki buçuk asır direnişten sonra formasyon. Anglosakson Kraliçe marifetiyle fes başa, serpuş naşa...
Fesli illet ilkin Kalyoncu neferatı nezdinde, selamlık resmi hatıratına ahaliye ulaştırıldı. Devamında çıtadan çıkrıklar susunca, çatık kaşlı çıkıntılara, sosyal hayat desenli fes giydirmeler süse bulandı. Bu kara lale, süs bulamacında ihanete dönüşen asriliklerle, içten dıştan hileli himaye usulünde beş paraya harcanış, doğal yaşama ve mevcut hayata kasta dönük fikirsel ve eylemsel fenalık başladı. Farkındalıklar fes başa marifetiyle tırpanlandı. Festal menfaatlenmeye yönlendirmeler normalden sayıldı. Esef verici fes giydirme tazyikiyle, eksik operasyonlarla düpedüz düzen, alenen birlik, dirlik, bozuldu. Bozuk düzen fesatlığı parlatıldı. Ümmet, himmet, kısmet mistizmi, başa fes koyma ve akla çorap örme taktikleriyle çeşitlendi. Ve vira gurur kırılması. Fes başa, kuzgun leşe kurgusu...
Derinleşen devlet zayıflığı ve dahası devletlu ayıbı ayyuka çıktı. Madden medeni cesaret çuvallaması, manen rastgele dibe yuvarlanma. Herşey silindirik fese bağlandı. Sikkesine bir feslik, bir gemi dolusu kırmızılı dokumayla reçine kokulu çağlar fişlendi. Fışkıran sinsi fiiller, sefillik ve sessizlik genleşti. Feshaneden çıkma fes başa, devlet yaya, kuzgun leşe...
Festen, fistan derken fenalıklar, fettanlıklar, kasten kastlar, suya aksedenler, kadersi aldanışlar, fıtrati aldatmalar veya içbedestende gönül kabartmalar fiiliyata yayıldı. Bununla da kalınmadı, kenarda köşede kırmızı püsküllü sarhoşluk, serde boşluk, heryerde başıboşluk, baştan ayağa başıbozukluk boğazlara dizildi. Hilkat hali hal değil, hilkat garibesi gudubetlik,
gevelenip yutuldu. Fes mes ayağında manevi değer, milli edep diye yutturulmaya çalışılanlar mimlendi. Mimler resmen diz çöküşün timsali. Demir çivili sendelemeler neticesi yeni babında eski alemi tekraren yaşatma sevdası. Kurulu ademe ıslak şıpırtı. İmzası çatlak, mührü çıplak lakırdılarla başa bela püsküllü serpuş, fes mes tiryakiliği. Fes başa, mes ayağa, yüze peçe, yüzsüzlük kösele pençe. Peşinden hayret kabarması, nispet kotarması, kispet yırtılması. Kuş uçar kervan geçmez yerlere de frenk üzümü...
Üzümleri karartan, yüzleri kızartan sahte şahlanışlara kanan, masumiyeti tam göbeğinden çatlatan, bastırılmış içgüdüleri ayartan girişgenlik
boş kafalarda püsküllü fes. Fesat sarı patates yığınlara, ıssız deniz batağı, kısır çöl ümitsizliği, boğazlarda düğümlenen sahra, her safhada yakıcı nefes. Enfes bir kandırmaca, feci bir aldatmaca, fes başa, akıl rafa...
Kamuyu kahreden kahküllü çığırtkanlık. Kenarsız köşesiz Scots usulü kırmızı yağdanlık. Sağır Sultan fermanıyla, lafta Tanrı emriyle, ana britanik Kraliçe marifetiyle tamuya fesli mihmandarlık. Anemik dükalık, vahşi gölgelik, sinsi siperlik. Fez başa, tez boşa, sadakatsızlık. Sadaka, sadakat arsızlığı, melanet sazlığı. Vira kafeslenme, fes başa, serpuş puşta…
Resimlenen resmen banal sömürgeleşme süreci. Sanal çözülmüşlük, multi kanal çürümüşlük. Bir adım sonrası yepyeni bir başlangıç. Başta gelenek ve görenek kitabının bozulmasına itiraz. Kadim kitabın tersten okunmasına isyan. Yerli milli, yerel yöresel, coğrafi bölgesel haritalarda hain oynamalara çılgın tepki. Mistik havaya fesat bulaştıranlara besbelli akıbet. Ayan beyan, çıyan musibetine kötek...
Estek köstek, bir yere kadar. Gün gelir fes düşer, mutlaka kel görünür. Fes başa, serpuş naşa, toptan tarih mezarlığına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.