SOHBET HOŞ SOHBET
Söz göz yüz görümlüğü sırası
baş göz üstüne
gözümden sakındığım hürriyet
hürriyet aşkıyla sohbet.
Hoş sohbet kirası
yerli yerine bir çift söz..
Söyleyecek sözüm var
bir iki çift sözüm.
Sözleşilmiş gibi sanki
masada kulüp rakı şişesi
kilde pişmiş balık
minik seramik kaplarda sarı leblebi
ve denize nazır büyük kulüp.
Ne sıcak bir ziyafet faslı
herkes hazır ve nazır
bir tek Kızıl Kalpaklı Sarı Paşa eksik
turkuaz taşlı yüzüğüyle
Denizden kopan dalgalı ses.
Sesler tütsülenmiş ocağıma tütüyorum
sönmeye yüz tutmuş közüm.
Sözüm hiç mi hiç tanımadığım kentlere.
Ben bu kente aşığım sırılsıklam
dertler piri deli divaneyim...
Aşkla kurulur yüce divan
Boğazın suları kıpkızıl sunak
kızgın kızamık akşamlarda
kentin kıyıcığında gizli bir sığınak.
Sözcülüğe sığınanlar için
gözcülüğe adananlar için
kilde lüfer küçük kaplarda sarı leblebi
karafakide kulüp rakısı
ince uzunda buzlu aslan sütü
suspusların dil pasını çözen milli ayıraç.
Amaç ayırdına varmak kahpe dünyanın...
Ahu düzenekli alımlı çalımlı bir hayal
hayal ötesi sanki hal bu hal.
Herşey yarım başdöndüren afet manzarada.
Malum güzellikler derlenmiş
lafta dem dem üstüne eklenmiş.
Koca bir yalan.
Şöminenin karşısında pespembe bir gözde
göz değeni çarpan bir çift yakut göz
söz nereye varırsa varsın artık.
Göz gördüğünde söz biter,
başlar şirret bir geceyarısı
aklı gerilerde kalan etik arıza arayışı.
Kolalanmış şarap gibi deniz
şişede kırmızı balık
ihanet senaryolu beter felaket
sırı bozuk aynada balıketi kıyamet...
Kıyamadığım karadelik bir yıldız yutar
çolpanlarda bir ışık daha kayar
turnalar kör duvarlara sessiz sedasız fısıldar
Güpgüzel dünya zehirlendi bugün...
Sırada gez göz arpacık sılası
tutsak yüreklerde hürriyet sevdası
baş göz üstüne idam sehpası.
Sehpada kalanların son sloganı,
gün olur şahlanır özgürlük
ey şah dünya şahlanır
Hürriyet adalet hürrüyet
şevki kırılanlar şanlanır...
Yüz görümlüğü heyecanı azar
hin oğlu cin gözler fırıldak gibi döner
küçük dünyalar tersine aydınlanır.
Yüzyıllar geçse de aynı illet
utançlı bir çift göz,
tutarsız iki çift söz
huzursuz bir millet
ve beşi bir yerde mutabakatı.
Ve silahını çıkardığında şair
iç gömleğini giydiğinde şiir
dışarıda kar yürekte nar
yüz düşürenlere buzdan kılıçlar saplanır...
Kar sepeliyor sulu sepken
iki muhabbet kuşu buz camda öpüşüyor
külünden doğan bir beden bencillikten kurtulmuş
çam kozalağı şerbeti özlüyor.
Buzdağını deliyor bir tren
soğuk kompartımanda nar renkli bir ten
ateş yalımlı sarı saçlarında nem
güneşin ağarttığı saatlerde gam.
Destursuz fütursuz bir alem elalem...
Anaforda bir Kızıl Kalpaklı Sarı Paşa eksik
turkuaz taşlı şövalyesi emanetim.
Denizden kovulan lodos sessiz sedasız
semaya sensiz tütüyorum Bandırma gibi.
Beni hiç sevmeyen bir kentte sevgiliyim
Boğazın karanlık sularında canan.
Bahanem hazır tezden kara toprak...
Topraktan kulüp rakı destisi kırılmış
kilde pişmiş aşk solmuş
maviş sularda yaslı yar
Sarı saç, mavi göz ve ebedi söz unutulmuş.
Özüm sözüm var özleyenlere
masada kulüp rakısı
meselde Kırklar kapısı
elimde ellilik az ötem yetmişlik,
aklımda yüzlük.
Turkuaz taşlı emanet yüzüğüm çalınmış
sözün bittiği yerdeyim...
Yerden yelden içeri pupa yelken
iki çift söz var pusaran pustlara
ay al beyaz parlayınca
yârin kararan zülfüne
zayıflığım Zülfikar kesilir.
Zinhar çalarım çift dilliyi
zift karası boğaza
boğazda altın boynuza
cana kırım yaşatmış canana.
Ey romantizm realizm işte böyle bir şey...
Andır kalsın akılda kalanlar,
vagonlar içinde allanıp pullananlar
pusu pusu dirilenler
biletim yok diye dilenenler.
Heryerliyim ben biletsizim
hiçbirine birlemem aklımı
nice korkuları hadım etmişim
ilk adım son andım bilinir.
Çetin savaşçıyım
Venüs, Pompei, Herkül Alahına kadar
ne çok tanrılarla savaştım
tek Amazonlarla uzlaştım.
Upuzun yolculuğumda
Denizler aştım, okyanuslarla kapıştım
Kızıl Tanrıçaların hatırına
Kızıl Kalpaklı Sarı Paşa ile barıştım
ve demir yürekliler divanına katıldım...
Hürriyet aşkıyla bir iki çift sözüm var
söz baş göz üstüne
söz denize sevdalı demiryolcu sözü,
hayda hayada hayatta
adap usul erkan bilmezleri
mermer taşlı kabristanlara uğurlarım.
Söz göz yüz görümlüğü beş para...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.