FESLEĞEN ÇİÇEĞİ
Gelişi güzel günlerde kekik kokar buralar
fesleğen çiçeğim şimdi tüm balormanı sen.
Düştün yanıma nefes nefese
enfes bir gece yarısı
sonsuzluğuyla.
Artık başdöndürücü esiyor ıtırlar
çekiyorum soluksuz canıma ciğerime.
Neslim çapanoğlu çaparisine takılmış Çavuşoğlu
aslım açık hesaplar katibi
çam dibindeyim gözlerim kapalı
gelişigüzel eksik günlerde
darağacına çekildim sanki...
Hayıflanmamak elde değil
kocaman adamım içimdeki çocuk nefessiz.
Her nefeste anamı babamı özlerim
ailemle zehir zıkkım vedaları
karalahana çorbası ile mısır ekmeği buğusu
fasulye turşusu ile hamsi tava
tıka basa doyma mevsimini.
Bir doydum pir doydum bu gece.
Enfes bir rüyaydı fesleğen çiçeğim
şehirlerin kraliçesinden epeyce uzakta
deniz battaniyeli bir kentte
yarından sonra bugün
darağacına çekildim sanki...
Köşe bucak hasret denizi
imkansız kavuşmalar limanı.
Deli dalgalar imzasız sunuldu emrime
tangocularla savruldum ufka
al mendil sallamalara yandım
son nefeste solladım evreni.
Fesleğen çiçeğim yol boyu dikenli tel
kekik kokuyor arnavut kaldırımları.
Yarım kalmış tüm sevdalar
büyüklere masalları geç de olsa anladım.
Darağacını kokladıkça ayıldım...
Nefes nefese düştüm yoluna
ne ki yürek yakan aykırılıklar
yürek burkan ayrılıklar ne ki
ne ki çekileceğim darağacı kanısı
onca yıldan sonra bir boş anımda
iflahın kurusun kahpe felek
tek kurşunla alnımdan mıhladın.
Anında alın yazım silindi
damarlardan al kanım çekildi
alın terim döküldü kara toprağa
kessen bir damla kanım akmaz...
Sonsuzluğu içerken nefsim
sol yanına düştüm nefes nefese.
Fesleğen çiçeğim
fesleğen çiçeği kokuyordu tenin
kesik kesik nefesin kekik
bir kez daha öldüm.
Bininci kez dirildik...
Balormanı ballandıran sihirbaz ressam
altın fırçanı dokundur kahrıma
denize uzayan rıhtımlar durulsun
matah manzara mana kazansın.
Doğanım ölüme inat
sırayla darağaçları gerilsin yoluma
sinsi sinyaller perdesinde simler çatlasın.
Bir süs iğneli broş kadar narin
yalımlı çalımlı fesleğen çiçeğim
nefes nefese düşsün yanıma
Kekik koksun tüm balormanı
taş plaklarda aynı hüzün şarkısı...
Enfes geceyle ısmarlaşmadan
nefes nefese kimseyle helalleşmeden
anılarımın her zerresinde
binbir heves
doğrulacağım ebedi düş
yalanından.
Hayatta acısuları yutmak da var
şerbet niyetine ne kapris ne hırs
öylesine masum çocuksu
düşesim gelir çakıl taşlarına takılıp.
Düşmeyegör faslını çoktan yüzdüm geçtim...
Bir düş ki fesleğen çiçeğim
balormanı silme kekik buharı
yosun kokan kireç beyazı bir taşlık
elimi tutan çocuk tanıdık.
Çelimsiz mi çelimsiz kepçe kulaklı
kirli kirpi saçlı çipil gözlü
çalı çırpı bacaklı
dişleri sarımsı üstelik sık aralıklı.
Taş duvarları parçalayan
dört dörtlük bir dünya festivalindeyiz...
Çok yıllar var onu anmamıştım
sanki darağacına çekildim
ansızın karşımda belirdi.
Enfes bir geceydi fesleğen çiçeğim
nefessiz kaldım çam dibinde
paraşütle indim sanki anılar bağına
parabol limanıma tek parça süzüldüm.
İmanıma dinime ipini çektim paraşütün
aklım bedenim paramparça
sonsuz hayata çivileme çakıldım.
Soba borusunda gizli zulam oraya buraya tıkıştırılmışlarım
neyim nelerim varsa yandı.
Korkmuyorum sanki darağacına çekilmekten
kocaman adamım ama içimdeki çocuktan çekiniyorum...
Oltaya voltaya takılmış yarınlarım
güncelerimde üç nokta sahanlığı
balormanı nereyse oraya yerleşirim.
Hatıralarımda hep aynı beter hava
aynı mermer taşlı son durak
aynı haylaz sokak çocuğu.
Çocukluğumu hovardaca harcayanları arıyorum.
Dolunay sulara vurdukça kara geceyi
gölgelerine gizlenseler çeker bulurum...
Sanki bir başka buralar
deniz dolar canıma ciğerime
ardından fesleğen kokusu.
Enfes bir geceydi
Balormanı kekik kokuyordu
nefes nefese yanı başıma düştün
fesleğen çiçeği soluyordum.
Belki ömrümde ilk kez korktum.
Darağacına çekildim sanki…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.