FİGÜRATİF DİRİLİŞ
Canan figürleri yoğurunca çamır balçık
toprak ve suyla emek emek
figüratif dirileceğim fakirler diyarına. Yorulduğunda canan
fikren yorgun savaşçılar kaldırımında
savrulacağım başı dumanlı dağlara...
Saman alevi mağduru mahşer alanı
kuğular ve goncagüller figanda
çamura can katacak canan aklımın rengine can.
Canan kutlu ahengi çamura sırıdıkça
demlenecek delirecek gökkuşağı.
Her tarafımı sızlatan aşk
parmak uçlarımda.
Kent resminde kadınlar pazarı
el işi al yazmalı canan
figaronun düğününde
malum mahşerin tablet baskısı...
Resimleri yakan kent elimi kolumu bağladı.
Bir acayip kent ki bebek kokuyordu sokakları.
Kokusundan buldum denizi
korkularıma ana sıcağı aradım.
Sanat atölyelerinde tellendim
kıpkızıl ateşten bir hançer
battı yüreğime.
Fikirler diyarından firar ettim.
Parçalı bulutlu gökyüzü mavisine tapıyorum.
Zaman tüneli yıkıldı
figürleri harmanladığın fırın kuruldu.
Gırla fırtınalarla boğuşurum
canan beni anla
yediveren güllerle iyi çöz beni
kusursuz çözülmelerdeyim derle topla...
En figüratif aykırılıkların cam biblosuyum
camkemik akıl perdem.
Koynumda terli bir karanlık
yılların ay yüzlüsü parlıyor döşümde
can kırık cam kırık can üzgün.
Toprak ve su
su ve yaprak
en figüratif ayrılıkların çam kokusuyum...
Hamurun her zerresinde aşk çağlıyor
dört bir yanımda kırmızı benekli kelebekler
fukaralık sağaltan eşsiz figürler
benliğim kara çamura denk
iyi kar beni rengarenk
sakla beni o renk pınarına canan.
Ebem kuşağına sar beni
yağmur zerresine soyunan pencerelere
cumbalardaki seramik saksılara
gül yaprağındaki billur damlaya
gül dalındaki bülbül
namesine
sakınmadan sar sarmala...
Figürler doğunca toprak ve suyla
alaturka şarkılar eşliğinde
Dünya gözüyle son defa
izansız mizansız nişansız en uzağa
hatırı sayılır bir yakınlıkla uzanırım.
Nün nüksetti canıma can
vuruldum dirildim canan
doğdum cehennem azabını savan sevgiye.
Sere serpe bu yaşam portatif
figürler isterim senden en yalın figüratif.
İçimde yeşeren ölüme nefret
ölümlülerden kaçışa medet
uğrağım limanlar doğuş hazırlığında
ölümden öte köye hazırım.
Bembeyaz bir sahanlıktayım
kara kollu celladımı bekliyorum.
Toprağın sırrına eriştiğim alacakaranlıkta
sırf benim için kar killeri figüratif ıssızlığa sarfet aşkımızı
karma karışığım küllere bula bedenimi
tenime terini akıt.
İlklere ve ilkelere uyar vasıfta
halket hayat mabedine bedenimi.
Parmak ucuyla dokunduğum kadın
cezam müebbet ikonlar suskun.
Bedenimi yoğur tablet tablet
Pir yolunda pişerim usulca.
Sorgulamalardan usandım soğudum
usumda çılgın desenli uçurum
düşersem eğer hiç bakma ardına
ilelebet kaç kurtul...
Sırrımı ateşlere gömeceğim
bir ömür.
Sırasıyla ateş su ve toprak
Havaya karıştığım havzalarda
çamur balçık figür figür öleceğim.
Kuşlar cıvıldaşacak başucumda
haşmetli çamlarda sevişecek bülbüller...
Canan her yaz başı
kuğular süzülecek kavruk ateşime
etrafıma pervane kelebekler
çiçeğe bal petek arılar
toprağa karışan karıncalar.
Figüratif dirilen benliğim
çamura renk katacak doğaya doğana dem.
Gonca güller yatır mermer döşeğime
içimi sızlatan aşka canan
kan kırmızıya yeşil
ağlak aleve kızıl kat
aklımın rengini ahenkle sırala
rast ve hüzzam makamında
derin mavilere sar beni canan.
Cananın mahir ellerinde suyla ateştim
kara toprağa doğdum.
Yağdım gürledim yandım söndüm
küle döndüm.
Gülüm figürlerde ölümü gördüm.
Dövülürken dört bir yana
kösler davullar
küsmedim hiç sıcak demirlere
canımı kattım lavlara
aklımı akıttım yarınlara
miraca durdum sırrına eriştim canan.
Eridim erdim ve dirildim.
Derbentleri aşan gelen canan
derdim figüran kalanlarla
iyi der beni derle kaderle
bin milyon parçadan çelik gibi figüratif....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.