KESTİRİP ATILAN
Tarihle cebelleşmekteyim korkusuzca
çepeçevre çelişkili talimatlar çocukça.
Bedenimde kılıç ok ve mızrak yaraları
öfkelere yeniliyor ilkel benlik
beynimde mayın top ve gülle yanıkları.
Kitabın karasında isyana yer yok
senlik benlik problem çok
havalandırılacak avuç ayası kadar toprak yok.
Elde olmaz zamanlarda tahribat yığınla
kainatla cebelleşmekteyim en cevval.
Denge unsuru değişik dinler
ve dillerde usturuplu yakarılar
hasretlik gözler ölüme yatar korkusuzca…
Tarihin birinde bir yerden bir yere
az öteye araç işlemez.
İner yürürsün büyülenmiş zamanları
yollar kaldırımlar çamur deryası.
Paçalara bulaşır yoksulluk
açık görüşe heybetli günler uçuşur.
Romantizm tütüyorken bacalardan
savunulamaz kelimelerle vurulmuşum.
Bünyeme kahpe felek fezlekesi
olanca zenginlik göz açıp kapayana çalınmış.
Yitirdiklerim yüklenmiş
atlas yelkenliye
gemi güvertesinde yüz yıllık tanışlık
inanılmaz yolculuk geleceğe ziyanlık.
Bir soru var ki yıllardır yanıtlanmamış
sesli düşünmek zor gelmişçesine suskunum.
Sonsuz maviliğin perdesine duygularımı sardım
ta kendisiyim gökyüzü savaşlarının...
Sürekli kendim olamayışı yaşıyorum
zindanlarda boğulanım hiç nedensiz.
Cihanla cebelleşiyorum ilk günden son güne
ne darbesel ayrılıklar yaşamışım boş yere
aykırılığım ondan sebep mirim.
Ayıklayamıyorum doğanın rengini
ayılamıyorum masum öpüşlü uykulardan.
Kulağım çınlıyor beynim sızlıyor
dilim yanıyor yüreğim tekliyor
anlıyorum kestirip atılan her parça
garip yolcuya armağandır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.