KARAKIŞ BAHARI...
Bahara yakın kara kış bastıran da
kara yazgı tellenir duman duman.
Durma sakın kırılırım bir yerlerde diye
sen ışığını kıs uğursuzluğun
kıyamam sana hiç kırılmam.
Oy oy kıs kara döllü kışın berbat havasını
arsız dökülmeler baharını uyut koynunda
işveli işaretleri yuvarla çılgın uçurumlara.
Yalnızlığın ateşini yak beyaz örtülü tepelerde
ısıt sımsıcak baharda en ücra dehlizleri…
İkiz yangınlarda kavrulsun buzdan bedenler
erisin erisin de aksın dereler.
Sen doğadaki ahengi yarat
bir başına
ikirciksiz ve şenliksiz beni yaşat.
Bende dosdoğru okulu kıran öğrenci kıvamı
zaman zor imtihanlar bocalaması
sen kır notlarımı buçukla çocuksu heyecanla.
Savrukluğun bir adım ötesi ıslak soluğun
soluksuz kaldım al korlara değince başım
bembeyaz kara gömülünce aklım kısıldı
kıstırıldım puslu yollarda tek başıma...
Yolculuğum iki perdelik müzikli oyun
fit olmuşum ikiyüzlü hayatın sellenişine.
Yakalanıp yoğruldum tepeden tırnağa
yoksunluk metre metre ıssız sahile
sahi ışıyacak ne kaldı benden geriye...
Baharı kusan kış vakti bozuldu ayarım
ayaz saatlerde kim ısıtacak düşlerimi
soğuktan moraran düşüncelerimi kim okuyacak.
Dil ovasında dilsizim artık
ziller çalınıyor beynimde
akıl kırsalımda ziyafet menüsü
oysa sefer tasına payelenmişim haricen.
Kırık sevdalar yarım porsiyon tadımlık
alacaklıyım hayattan her kar soğuğu
sendeyim her kara kış baharı alacasında...
Sen ışığına bas sonsuzluğun bahara uza
sorgusuz sualsiz kararsın dünya.
Kararsızlık dağılsın sulu sepkenle karışık
sen ufku yaran rüzgarlarla alemlere dal
işte o zaman ışıt aklımı ısıt canımı artık.
Akında karasında akımındayım gamzelerinin
ölü gezegenlerin çekim kuvvetindeyim.
Alnımda bürümcüklenen ter er doğmuşluğun gazabı
yıkılmışım al perdeli ayvanda tahtı divana.
Aklımda geziniyor denizi daraltan kara kış
şamar gibi inen anılar bahar yumağı
iyi ki tez koptum seraplardan korganlardan.
Sen aldırma kıs gözlerini aşka meşke
ben gamlıyım gamla doğanım
karakış vurduğunda baharsı yüzlere
keşkelerim kurcalar aklımın gözünü.
İyi ki kapılmışım yakut gözlerine
yürek yakan gözlerdeki aşkın ferine…
Sen pas geç karlı patikaları
yüz vermesen de esaslı bak yaslı yüzüme.
Asla unutma dolunaylı karanlığın şavkını
sihri sabahlara vuran aşkımı.
Şarkılarla duy beni ezgilerle uyut sofanda
umut buğulu meydan ortası
mekansızlıkta
avare pozlu avare gezmeleri tut aklında.
Bu yaşıma ezberlerim kara kıştan bahara
taşıma tarifesini güzelliği tarifsiz saatleri
illaki en zamansız rıhtıma boşalmaları
hangi ölçüye uyarsa uysun
aşkın defin ızdırabını.
Siftahsız geceler uyutsun sonsuzluğu
yalı boyu yaşadığım ateş basan aykırılığı.
Sen aklına uydurduğun günler hatırına
bana ocak başında boşalt zehrini.
Aralıklı akıt karlı zirvelere beni
kucağındaki doyumsuz heceleri.
Zaten bir eksik yaşıyorum ben hala
hale yola koymadan yazıyorum baharı güzü.
Dikkatim dağılıyor sende hala
senden önce buz bıçak sendeliyorum.
Yolculuğun sonunda şefkat yakalıyorum sanki efuli gözlerini
sözlerinden sızan ışıkta kendimi.
Seslenişine kulak kesiliyorum sessizce
oyalanıyorum cama vuran kar taneleriyle.
İçleniyorum günlerce içiyorum seni gecelerce
uzakta kör kara yalnızlıkta bekliyorsun sanki
adım gibi biliyorum eminim oradasın geliyorum.
Kar kış kıyamet cehennemin tam ortasındayım
adımlarım yorgun ben yorgun
baharın gelmesi her kış daha uzun sürer
izini süremem artık ben senin.
Suskun bekleyişli bıçak yarası anılar diyarı
sen bu gece ışığını kıs uğursuzluğun
Derdo yak geçmişi yarım kalanlar yoluna.
Ben kara kışı korkmadan uğurlarım
atlarım geciken bahar lavlarına yanarım…